Doğduğu günden çok daha özel sanırım insanın doğurduğu gün. İşte bugün, o gün, ilk gözağrımın, hayatımda yapabildiğim en iyi ilk şeyin, kuzumun, senin doğum günün bugün. Her annenin çocuğu, kendine en özel, en güzel gelir ya, bende de durum farklı değil tabii. Çok anlar paylaştık seninle; çok güldük, çok ağladık, çok sevindik, çok üzüldük, yani herşeyi çok, yaşamı dolu dolu yaşadık. Senin şimdiki yaşının üç fazlasındaydım sen hayatıma girdiğinde. Çocuktum aslında yani, günahımla sevabımla büyüdüm ben de sen büyürken seninle birlikte, doğrularım, yanlışlarımla olgunlaştım. Hep yetmeye, yetişmeye çalıştım ama hep eksikti bir yanım, her anne gibi hep tamamlanmaya çalıştım.
Sana dair söyleyebileceğim öyle çok şeyim var ki; karşılığı yok hiçbir cümlede. Kelimeler de yetersizdir ya hep, anne yüreğinde. Sen zaten anlatmadan anlar, söylemeden bilir, yüreğinle okursun yüreğimdekileri. Senin, benim, bizim yaşamımızda yürek olmaktan geçmiyor mu zaten herşey? O yüzden her zaman, her koşulda hep yanında, hep arkanda, hep seninle olduğumu, nefesim yettiğince de böyle olacağını bil yeter…
Seni seviyorum canımdan kopan can, seni çok seviyorum canımmm, canımın yaprakları, iyi ki geldin cennetinden çıkıp, iyi ki varsın, hep var ol olur mu?

Devşirilen gömlek yakaları geldi aklıma şimdi, sebepsizce. Köşedeki bakkalın ucundan elinde filesiyle evine dönen babalar bir de… Benim, o köşeden dönen bir babamın olmaması değiştirmezdi, oynanan oyunun bitirilip eve gidilme vaktinin geldiğini. Ben, hiç o cümleyle çağırılmamış olsam da, ne kadar etkili olduğunu bilirdim çocuk dünyasında “baban geldi, çabuk eve!” diye seslenen annenin aceleciliğini. Böyle zamanlarda hep, bir gün o akşamüstü telaşının bizim eve de uğramasını beklerdim umutla. “Baban ölmemişti aslında, bizi terkedip gittiği için yalan söyledik sana, işte şu köşedeki amca baban senin” diye ölümün acısına yeğ tutulabilecek cümleler hayal ederdim hep o küçücük dünyamda. Ama o sahne, izlediğim Türk filmlerinden öte gidemedi hiçbir zaman ve hiçbir akşamüstü uğramadı bizim sokağa… Oturduğum taşın üzerinden, oyundan geriye kalan tek şey olarak gıptayla bakardım, topunu, bebeğini alıp “babalı” evlerine giden arkadaşlarımın arkasından. Topum da yoktu, bebeğim de ama en çok babamın yokluğu koyardı. Çoğu akşam sırf bu yüzden, gidip uyurdum hemen, ertesi akşamüstünün sabahına, yeni bir umuda hemen uyanabilmek için. Çorba sevmem, hiç kimse anlamaz, bilmez niye sevmediğimi. Yitirdiği kocasının ardından hemen her gece, onun en sevdiği şeyi, en sevdiği şekliyle servis yaptığı sofrasına oturmazdım, oturamazdım annemin. Yuvarlak, küçük tepsinin içine doğranan bayat ekmeklerin üstüne bolca boca edilen sıcacık tarhanalara uzak durdum hep, boğazıma dizilmesin diye lokmalar, kaşığımı daldırmadım hiç o tepsiye. Bunca yıldır hala babam kokar tarhanalar, yiyemem, hiç kimseye hiçbirşey diyemem, sızlayan burnumu gizler, “sevmem ben çorba” der, yutkunur geçerim. “Bir tek çorba değil ki, çok yemek seçer mıymıntı” diye kızanları da sadece gülümseyerek yanıtlamam, hepsinin bir yarası olduğunu bir tek benim bilmemdendir…
Audio clip: Adobe Flash Player (version 9 or above) is required to play this audio clip. Download the latest version here. You also need to have JavaScript enabled in your browser.

Malzemeler:
1 litre süt
1 yemek kaşığı yoğurt (tepeleme)
Hazırlanışı:
Makine yoksa, eski ve en yaygın yöntemi uygulamak yani; mayaladığınız kabı, bir kaç kat örtüyle sıkı sıkı sarmak ve yine 7-8 saat ya da akşam yaptıysanız sabaha kadar bekletmek gerekiyor. Sonrasında yine son adım buzdolabı.
Afiyet olsun…

Malum, “sadece anne sütü” uygulayıcılarının sıkı temsilcilerinden olduğumdan, işe başlamadan 2 hafta kadar önce başlamıştım süt biriktirmeye. Manuel pompayla çektiğim sütü, özel poşetlere doldurup, üstlerine tarih ve miktar bilgilerini yazarak dondurucuda depoluyorum. Lansinoh marka süt poşeti kullanıyorum, son derece de memnun kaldım. Anne sütü, buzdolabında 24 saat, dondurucuda 6 ay saklanabiliyor.
İşe başladığımdan bu yana da, sabahları saatimi kızımın uyanma saatinden 1 saat öncesine kurup, sağım işini o uyanana dek bitirmiş oluyorum. Aynı işlemi saat 11:00 civarı ofiste ve akşam işten dönüp kızımı ilk emzirmemden sonra tekrarlıyorum. Her sağımda 100-150 ml.civarında süt elde ediyorum. Sabahtan öğleyin benim emzirme saatime ve öğleden sonradan akşam işten dönüş saatime dek, sabah ilk sağılan sütten başlanarak sağım sırasına göre kızıma içiriliyor.
Kızım henüz çok küçük olduğundan, 50 ml. ile başladık biz, şimdilerde 75 ya da 100 ml bitiriyor bir öğünde. Günlük beslenmemiz;
sabah uyandığında anne sütü,
09:30-10:00 biberonla anne sütü,
11:00-11:30 meyve suyu veya cam rendede rendelenmiş meyve püresi
12:00-13:00 anneden taze süt
14:00-15:00 biberonla anne sütü
16:30 dan ertesi sabaha dek anneden taze süt
şeklinde şimdilik.


Arama
Özlem Pehlivan

12 Ocak doğumlu, sevimli bir oğlak burcu kadını...
Okumayı çok seviyor. Günde 50-100 sayfa okumadan rahat edemiyor. Başucunda en az 3-4 kitap var. Okumayı sevdiği kadar yazmayı da seviyor, değer verdiği ve yüzünü güldürebilen herkese sürekli yazıyor...
Facebook Sayfası
Kategoriler
- Blog 89
- Boutique Cakes 36
- Recipes 135
- Atıştırma 68
- Balık 5
- Börek 12
- Çorba 2
- Et & Tavuk 20
- Hamur İşi 25
- İçecek 1
- Kahvaltı 27
- Kek & Kurabiye 17
- Kısa Kısa & Püf 1
- Makarna & Pilav 9
- Reçel & Turşu & Zeytin & Sos 10
- Salata & Meze 20
- Sebze 19
- Tatlı 25
- Yöresel & Dönemsel 12
- Zeytinyağlı 10