Güneşin burnunu yavaş yavaş çıkartması, dondurmaların havada uçuşmasına sebebiyet verdiği gibi, daha hafif ve hatta -biliyorum iddialı olacak ama- çok daha lezzetli başka birşeyi daha hayatımıza sokma zamanının geldiğinin işaretidir; sorbe.
‘Bilenler bilmeyenlere anlatsın’ cümlesinden yola çıkarsak; dondurmaya en iyi alternatiftir kendisi. Aralarındaki en belirgin fark; ‘dondurmanın aksine sorbenin yumurta ve süt barındırmaması, meyve püresi ve şerbetten oluşması, dolayısıyla da çok daha hafif olmasıdır’ şeklinde özetlenebilir.
Tarihinin, dondurmadan çok daha eskilere dayandığı rivayet edilir. Kelime kökeninin, ‘tatlı içki’ anlamında kullanılan ve Türkçe “şerbet”, Arapça “şarap”tan geldiği söylenen sorbeyi, ilk kez Çinlilerin keşfettiği, Perslere ve Araplara öğrettiği, Araplarla yoğun ilişki içinde olan İtalyanlar aracılığıyla da tüm Avrupa’ya yayıldığı söylenir.
İlk keşfedildiği zamanlarda meyve, bal, kar karışımıyla yapılan ve sadece tatlı niyetine tüketilen sorbe, sonradan farklı yemekler arasında geçiş yaparken damak tadını nötrlemek gibi ulvi bir mertebeye daha oturtulmuştur.
Tarih doygunluğundan günümüze gelirsek; eskinin bu yaygın nefis tadını dışarıda tüketmeyi arzu ederseniz, şansınızı çok zorlamamanız gerekir zira; layığıyla yapan yeri bulmanız neredeyse imkansızdır.
O yüzden, “içeriği her daim elinizin altında bulunabilecek malzemelerden oluşan bu dehşet’ül vahşet tatlıyı, bir zahmet dizinizi kırınız da kendiniz yapınız” derim. Ulaşacağınız lezzetin yanında sağlık, hijyen ve ekonomi nutuklarına hiç girmiyorum bile dikkatinizi çekerim.
Bizim evde bu yılın sezonunu kavunlu haliyle açtı, üretilebilecek çeşit bol, yaz da uzun ve sıcak olunca edilecek laf malum; yaşasın sorbeler 😉
Malzemeler:
1 kg.kavun
1 su bardağı şeker
1 su bardağı su
1/2 tatlı kaşığı vanilya
4-5 dal taze nane
Hazırlanışı:
Suya şeker ve vanilyayı ekleyin, şeker eriyene dek karıştırarak pişirin. Kaynamaya başladıktan sonra yaklaşık 5 dakika daha pişirip, ocaktan alın. Oda sıcaklığına ulaşana dek beklemek üzere kenara kaldırın.
Kabuğu soyulmuş, çekirdeklerinden arındırılmış kavunu küçük parçalar halinde doğrayın. Bir çatal yardımıyla püre kıvamında ezin. Naneyi mümkün olduğunca ince kesip kavunla buluşturun.
Siz bu işlemi yapana dek, şekerli suyunuz da oda sıcaklığına ulaşmış olacaktır büyük ihtimal. Naneli kavunu şuruba ekleyin, çırparak karıştırın.
Buzluğa koyun ve her 30-35 dakikada bir çıkartıp bir çatal yardımıyla hızlıca çırpıp, tekrar buzluğa koyun. Tamamen soğuyup sorbe kıvamına gelene dek -yaklaşık 3-4 kez- bu işlemi tekrarlamanız gerekecek ki; kristalleşen parçacıkların buzlanması önlensin, aralarına hava girerek birbirine karışsın.
Kıvama ulaştıktan sonra, birkaç saat bekleme olanağınız varsa bekleyin derim, haa tatlı söz konusu olduğunda benim kafadansanız “kaç saattir bekliyorum zaten fazlası olmaz, yok dayanamam” derseniz anında da lüpletebilirsiniz 😉
* Şurup yerine alkollü içeceklerle de hazırlamak mümkün.
** Serviste kullanılacak kabın soğutulmuş olması, kusursuz sunumun olmazsa olmazı.
Dışarıda, ayaküstü, hızlı bir kahvaltı yapacaksam ve tek seçeneğim pastaneyse; ilk tercihim kesinlikle bu minik pizzalardır, bayılırım. Dışarıda yediği hemen herşeye “hmmm, acaba? neden olmasın?” şeklinde yaklaşıp, ilk fırsatta evde kolları sıvayan ben, birkaç deneme-yanılma yönteminden sonra illa ki o lezzeti yakalarım. Henüz yakalayamadıklarım da yok değil hani ama bu konudaki azmim, inadım düşünülürse onlar da yakındır 😀
İşte bu minnaklar yakaladıklarımdan biri, hatta o bayıla bayıla yediklerimin çok daha ötesi 😉
Malzemeler:
1 yumurta
4 yemek kaşığı tereyağ
1 yemek kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı tuz
1 paket kuru maya
4 su bardağı un
İç Malzeme:
tamamen tercihinizle orantılı olmak üzere;
beyaz peynir
maydanoz
domates
yeşil biber
dilimlenmiş zeytin
salam, sosis, sucuk, pastırma
kaşar peynir v.s.
Hazırlanışı:
Karıştırma kabına unu koyup, ortasını havuz şeklinde açın. Açtığınız boşluğa yumurtanın sarısı hariç, tüm malzemeyi koyun. 1/2 su bardağı ılık su ekleyerek, dışardan içeri doğru yoğurmaya başlayın.
Klasik kulak memesi kıvamına ulaşana dek, azar azar ılık su ilavesiyle hamuru hazırlayın. Kocaman top şekline getirip, 15-20 dakika mayalanması için beklemeye alın.
Ezdiğiniz beyaz peynire ince doğranmış maydanoz ekleyin. Diğer tarafta domateslerin kabukların soyup yarım ay şeklinde kesin. Sivri biberlerin tohum kısımlarını çıkartın, ikiye ayırın, 4-5 santim uzunluğunda parçalara ayırın. Zeytinleriniz hazır dilimlenmiş değilse, çekirdeklerini ayıklayıp yuvarlaklar halinde dilimleyin. Salam, sosis, sucuk, pastırma gibi malzemeler kullanacaksanız, onları da ince ince kesin.
Dinlendirdiğiniz hamurdan yumurta büyüklüğünde kopardığınız parçaları, ortalama bir çay tabağından biraz daha büyük şekilde elinizle açın. Ortasına ilk olarak beyaz peynir-maydanoz karışımını hafif bastırarak koyun, üstünü diğer malzemelerle süsleyin. Buradaki malzemeler belirttiğim gibi; tamamen tercihinize bağlı, ister hepsini, ister sadece 1-2 tanesini kullanabilir ya da yazdıklarımın dışında bambaşka eklentiler yaparak, sınırsız çeşit üretebilirsiniz.
Hazırladığınız pizzaları, yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine aralarında boşluk bırakarak yerleştirin. Malzemenin dış kenarlarında kalan hamur kısıma ayırdığınız yumurta sarısını sürün. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında pişirin.
Ve illa ki; iyi demlenmiş çay eşliğinde tüketin 🙂
Kaç tane tüketirsem korur acep masumluğunu, kaç taneyle sınırlı tutar; 2-3-5? Hem, “sütlü tatlılar zararlı değil” demiyorlar mı işin uzmanları, kilo alımında çok etkisi yok, hatta hiç yok belki ve hatta hatta yararlıdır bile belki bünyeye hııı? 😀
Hazırlanışı:
Klasik sütlacı buradaki gibi hazırladıktan sonra yapmanız gerekenler çok basit; üstten boşluk bırakarak paylaştırdığınız ısıya dayanıklı kapları, hafif derinlikte bir fırın tepsisine dizin. Kapların yarısına gelecek şekilde tepsiye su ekleyin ve 200 derece önceden ısıtılmış fırında üstleri kızarana, hatta yanana dek pişirin.
Hepsi bu kadar 😉
* Fırın sütlaç yaparken, içine çırpılmış yumurta sarısı karıştırıp sonra fırına sürme gibi bir teknik daha mevcut biliyorum ama gerekli görmediğim gibi tercih de etmiyorum, istenirse denenebilir.
Kahvaltıda ve ocakbaşında şişlenmiş, evde soteye yatmış, fırına süzülüp “ciğer basması” formuna bürünmüş, tavada patatesle yek vücut ya da hiçbirine bulaşmadan bir köşede arnavut hiç farketmez, ciğer dedin mi; her türlü gideri vardır bünyemde 😀
Malzemeler:
1 kg.dana ciğer
6-7 yemek kaşığı zeytinyağ
2 iri soğan
4 yeşil biber
4 orta boy domates
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı karabiber
1 tatlı kaşığı kekik
1 defne yaprağı
Hazırlanışı:
Ciğerleri henüz bütün haldeyken iyice yıkayın. Zarlarını ve sinirlerini temizleyip, iri küpler halinde doğrayın.
Soğan ve biberi olabildiğince ince, domatesi tavla zarı şeklinde keserek hazırlayın.
Pişirme kabınıza ilk olarak soğanları alın, zeytinyağ eşliğinde 3-4 dakika kadar sürekli karıştırarak kavurun. Biberleri ekleyip 2-3 dakika daha kavurup, ciğerleri ilave edin. 5-6 dakika da bu şekilde soteleyip, domates ve baharatları ekleyin.
Orta ısıda, arada karıştırarak ciğerler yumuşayana dek pişirin. Servis yapmadan önce defne yaprağını çıkarın ve illa ki sıcak tüketin.
*Ciğerin kendine has bir kokusu olduğu malum, defne yaprağı işte o kokuyu sevmeyenlere hafiflik sağlaması açısından tarifte var, aksi durumda çok da gerekli değil.
** Acı seviyorsanız pulbiber, yakıştırıyorsanız kimyon eklenebilir.
Son derece basit ve malzemeleri hemen her evde mevcut kumpir, neden ısrarla sadece ev dışında tüketilir bilmiyorum. Haa dışarıda yemek yiyorsanız en sağlıklı seçeneklerden biridir, kesinlikle tercih edilebilir, edilmelidir orası ayrı. Demem o ki; dışarıda yediklerimizin evde de yapılabilenleri, hiç değilse bir kez olsun denenmeli 😉
Malzemeler:
Patates
Tereyağ
Kaşar Peynir
Tuz
Hazırlanışı:
En irilerinden seçtiğiniz patatesleri (kişi başı birer tane yetiyor) bir fırça yardımıyla iyice yıkayıp kurulayın. Önceden ısıtılmış 200 derece fırında yaklaşık 1-1,5 saat kontrollü olarak pişirin.
Fırından alır almaz soğumasına izin vermeden, tabana fazla inmeden ve yanlardan kopup tamamen açılmamasına dikkat ederek orta kısmını kesik atarak açın.
Oda sıcaklığındaki tereyağı, rendelenmiş kaşar peyniri ve tuzu (ölçüler, tercihinizle orantılı) açtığınız kısıma koyun, çatal yardımıyla iyice karıştırın.
Bundan sonrası; sosis, salam, garnitürle hazırlanmış salatalar, mayonez, ketçap, turşu, ton balığı, zeytin, mısır gibi onlarca seçenekle tamamen damak tadı, göz zevki, iştah kapasitesi gibi unsurlara bağlı 😉
Yıllar var ki; “yapsan da yesek” olayında başı çekenlerden biridir pırasalı ekmeğim. “Ağzıma pırasa sürmem, evime sokmam” diye kocaman laflar edenlere kendini yedirmekle kalmamış, müptelası olmalarını sağlamıştır. 🙂
Tamam kabul ediyorum; çok da talep görmeyen, bayıla bayıla yenmeyen bir sebze pırasa. Ama inanın şu şekliyle yediğiniz zaman, bu talihsiz sebzeye aslında ne kadar da haksızlık etmiş olduğunuzu göreceksiniz. 😉
Malzemeler:
3-4 pırasa
2 patates
2 yumurta
1 su bardağı yoğurt
1 su bardağı sıvıyağ
1/2 demet maydanoz
4-5 yemek kaşığı beyaz peynir
1 paket kabartma tozu
2 su bardağı mısır unu
tuz, pulbiber
Hazırlanışı:
Birinci yumurtanın tamamına, diğer yumurtanın sadece beyazını ekleyerek tuzla birlikte çırpın. Yağ ve yoğurdu ekleyerek çırpmaya devam edin. Mümkün olduğu kadar ince doğranmış pırasa ve maydanozu, minik küpler halinde kesilmiş patatesleri, ezilmiş peynir, pulbiber, kabartma tozunu ekleyip karıştırın. Yedire yedire eklediğiniz mısır unuyla, kek kıvamında bir hamura dönüşmesini sağlayın.
Yağlı kağıt serilmiş tepsiye aktarıp, ayırdığınız bir yumurta sarısını üzerine sürün. Önceden ısıtılmış 190-200 derece fırında, üzeri kızarana dek pişirin.
Soğuduğunda bambaşka bir lezzete sahip ama ben sıcakken seviyorum, şiddetle öneririm, afiyet olsun 🙂
Sıcak, soğuk, ekmek arası, yanında yoğurt, hiç farketmez; her ortamda, her öğünde bayıla bayıla yerim ben bunları 🙂 Bu seferkiler tam da aradığım gibi üstelik; minik minik, şöyle iki parmakla tutulup pıt diye tek lokmada ağıza, nam nam nammm 😀
Malzemeler:
1 kg.dolmalık biber
4 iri kuru soğan
2 su bardağı pirinç
1 bağ maydanoz
1 yemek kaşığı kuru nane
2 yemek kaşığı dolmalık fıstık
2 yemek kaşığı kuş üzümü
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı karabiber
1 tatlı kaşığı kimyon
1 tatlı kaşığı tarçın veya yenibahar
3 küp şeker
1+1/2 çay bardağı zeytinyağı
2+1/2 su bardağı sıcak su
Hazırlanışı:
Olabildiğince ince doğradığınız soğanları 1 çay bardağı zeytinyağında karıştırarak (yaklaşık 1 dakika kadar) kavurun. Fıstıkları ekleyip, kavurmaya devam edin. Her ikisi de pembeleştiğinde yıkanmış pirinci ekleyip 1-2 dakika daha kavurun.
Diğer tüm iç malzemeyi koyup karıştırın. 1/2 su bardağı sıcak suyu da ilave edip, suyunu çekene dek kısık ateşte pişirin.
İçleri temizlenmiş biberleri, üstlerinde minik boşluklar kalacak şekilde ve bastırmadan iç malzemeyle doldurun, pişirme kabınıza dizin.
Kalan 1/2 çay bardağı zeytinyağını ve 2 su bardağı sıcak suyu ekleyin. Kaynayana dek harlı, sonrasında ağır ateşte 35-40 dakika pişirin.
Ekşili seviyorsanız limon ilavesiyle ve illa ki soğuk tüketin 😉
* Suyu ölçülü yazdım ama benim her daim kullandığım pratik yöntem; ‘biberlerin yarısına gelecek kadar’ aslında. O suyu çektiği halde hala pişmemişse, azar azar sıcak su eklenebilir.
Arama
Özlem Pehlivan
12 Ocak doğumlu, sevimli bir oğlak burcu kadını...
Okumayı çok seviyor. Günde 50-100 sayfa okumadan rahat edemiyor. Başucunda en az 3-4 kitap var. Okumayı sevdiği kadar yazmayı da seviyor, değer verdiği ve yüzünü güldürebilen herkese sürekli yazıyor...
Facebook Sayfası
Kategoriler
- Blog 89
- Butik Pastalar 36
- Tarifler 135
- Atıştırma 68
- Balık 5
- Börek 12
- Çorba 2
- Et & Tavuk 20
- Hamur İşi 25
- İçecek 1
- Kahvaltı 27
- Kek & Kurabiye 17
- Kısa Kısa & Püf 1
- Makarna & Pilav 9
- Reçel & Turşu & Zeytin & Sos 10
- Salata & Meze 20
- Sebze 19
- Tatlı 25
- Yöresel & Dönemsel 12
- Zeytinyağlı 10