Çocuklar için deseem, pek de inandırıcı olmayacak çünkü; hemen hemen herkes seviyor cipsi. Mısır ya da patates ana malzeme olsa da, öyle güzel tatlandırılıyor, çeşitlendiriliyor ki; sevmemek mümkün değil, bulaşınca elinden bırakmak da.
Hal böyle olunca, hem ambalajından kendisi, hem de işin uzmanları “zararlı” diye bas bas bağırdıkça da alternatifler aranıyor ve mutlak surette bulunuyor.
Şimdi “mutfakta çareler tükenmez” den yola çıkıyorum ve önce gerçek çocuklar sonra da biz büyümeyenler için, sağlıklıya en yakın haliyle nefis bir cips yapıyorum; afiyet olsun 🙂
(İki tarifim var; sonuna kadar okumanızı öneririm ;))
Malzemeler:
1/2 su bardağı un
1 su bardağı mısır unu
1 küçük soğan
1-2 diş sarımsak
tuz
pulbiber
kekik
nane
su
kızartmak için sıvıyağ
fırında pişirmek için 2 yemek kaşığı zeytinyağ
Dip Sos İçin:
4-5 yemek kaşığı yoğurt
1 er çay kaşığı kekik, nane, pulbiber
Hazırlanışı:
Un ve mısır ununu bir kaba alın, soğan ve sarımsağı ince rendeleyin. Tuz ve baharatları ekleyin, kulak memesi kıvamına dek, azar azar su ekleyerek yoğurun. Tezgaha un serpip, ince açın. Pizza ruletiyle (yoksa keskin bir bıçak da olur) önce uzun şeritler, sonrasında şeritlerden üçgenler elde edecek şekilde kesin.
Çok az sıvıyağ eklediğiniz tavada kızartın veya önceden ısıtılmış 180 derece fırında, yağlı kağıt serilmiş tepside kızarana dek pişirin.
Dip sos malzemelerini bir kapta karıştırın, birlikte servis yapın.
* Soğan, sarımsak ve tüm baharatlar, tercihe göre arttırılıp eksiltilebilir.
** Şekiller üçgen olmak zorunda değil, istenildiği gibi oynanabilir.
*** Fırında yapılacaksa, zeytinyağ malzemelerle birlikte eklenmeli, sonra su aracılığıyla yoğrulmalı.
Şimdiiii “Ohooo çok zahmetli uğraşamam, hem vaktim de yok” diyenlere eeeen kestirmeden, tam da “tembel avrat işi” dedikleri türden bir tarifim daha var;
3 adet lavaşı alıyorsunuz, istediğiniz gibi kesiyorsunuz. Bir kaba alıp, üzerine 1/2 çay bardağından biraz daha az zeytinyağ, tuz ve istediğiniz baharatları ekleyip harmanlıyorsunuz. Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine yerleştirip, önceden ısıtılmış 180 derece fırında kızarana dek pişiriyorsunuz. Hepsi bu kadar 😉
* Pişirme esnasında fırının yanından pek fazla da uzaklaşmayın, zira pek hızlı pişiyorlar.
** Her iki tarif için de dip sos şart değil ama lezzeti katladığını belirtmezsem uyuyamam. 😀
Güneşin burnunu yavaş yavaş çıkartması, dondurmaların havada uçuşmasına sebebiyet verdiği gibi, daha hafif ve hatta -biliyorum iddialı olacak ama- çok daha lezzetli başka birşeyi daha hayatımıza sokma zamanının geldiğinin işaretidir; sorbe.
‘Bilenler bilmeyenlere anlatsın’ cümlesinden yola çıkarsak; dondurmaya en iyi alternatiftir kendisi. Aralarındaki en belirgin fark; ‘dondurmanın aksine sorbenin yumurta ve süt barındırmaması, meyve püresi ve şerbetten oluşması, dolayısıyla da çok daha hafif olmasıdır’ şeklinde özetlenebilir.
Tarihinin, dondurmadan çok daha eskilere dayandığı rivayet edilir. Kelime kökeninin, ‘tatlı içki’ anlamında kullanılan ve Türkçe “şerbet”, Arapça “şarap”tan geldiği söylenen sorbeyi, ilk kez Çinlilerin keşfettiği, Perslere ve Araplara öğrettiği, Araplarla yoğun ilişki içinde olan İtalyanlar aracılığıyla da tüm Avrupa’ya yayıldığı söylenir.
İlk keşfedildiği zamanlarda meyve, bal, kar karışımıyla yapılan ve sadece tatlı niyetine tüketilen sorbe, sonradan farklı yemekler arasında geçiş yaparken damak tadını nötrlemek gibi ulvi bir mertebeye daha oturtulmuştur.
Tarih doygunluğundan günümüze gelirsek; eskinin bu yaygın nefis tadını dışarıda tüketmeyi arzu ederseniz, şansınızı çok zorlamamanız gerekir zira; layığıyla yapan yeri bulmanız neredeyse imkansızdır.
O yüzden, “içeriği her daim elinizin altında bulunabilecek malzemelerden oluşan bu dehşet’ül vahşet tatlıyı, bir zahmet dizinizi kırınız da kendiniz yapınız” derim. Ulaşacağınız lezzetin yanında sağlık, hijyen ve ekonomi nutuklarına hiç girmiyorum bile dikkatinizi çekerim.
Bizim evde bu yılın sezonunu kavunlu haliyle açtı, üretilebilecek çeşit bol, yaz da uzun ve sıcak olunca edilecek laf malum; yaşasın sorbeler 😉
Malzemeler:
1 kg.kavun
1 su bardağı şeker
1 su bardağı su
1/2 tatlı kaşığı vanilya
4-5 dal taze nane
Hazırlanışı:
Suya şeker ve vanilyayı ekleyin, şeker eriyene dek karıştırarak pişirin. Kaynamaya başladıktan sonra yaklaşık 5 dakika daha pişirip, ocaktan alın. Oda sıcaklığına ulaşana dek beklemek üzere kenara kaldırın.
Kabuğu soyulmuş, çekirdeklerinden arındırılmış kavunu küçük parçalar halinde doğrayın. Bir çatal yardımıyla püre kıvamında ezin. Naneyi mümkün olduğunca ince kesip kavunla buluşturun.
Siz bu işlemi yapana dek, şekerli suyunuz da oda sıcaklığına ulaşmış olacaktır büyük ihtimal. Naneli kavunu şuruba ekleyin, çırparak karıştırın.
Buzluğa koyun ve her 30-35 dakikada bir çıkartıp bir çatal yardımıyla hızlıca çırpıp, tekrar buzluğa koyun. Tamamen soğuyup sorbe kıvamına gelene dek -yaklaşık 3-4 kez- bu işlemi tekrarlamanız gerekecek ki; kristalleşen parçacıkların buzlanması önlensin, aralarına hava girerek birbirine karışsın.
Kıvama ulaştıktan sonra, birkaç saat bekleme olanağınız varsa bekleyin derim, haa tatlı söz konusu olduğunda benim kafadansanız “kaç saattir bekliyorum zaten fazlası olmaz, yok dayanamam” derseniz anında da lüpletebilirsiniz 😉
* Şurup yerine alkollü içeceklerle de hazırlamak mümkün.
** Serviste kullanılacak kabın soğutulmuş olması, kusursuz sunumun olmazsa olmazı.
Yapımının çok basit olduğu düşünülen ama kıvamı tutturulamadığında tüm emeği heba eden, tehlikeli yemeklerden biri mücver. Sıcak, soğuk, yoğurtlu, sade gibi çok seçenekli tüketim şekilleri mevcut.
Bizim evde illa ki; üzerine kaşıkla gezdirilmiş sarımsaklı yoğurt ve yanında sarımsak-salça soslu spagetti ile tüketilir, tavsiye ederim 😉
Malzemeler:
Hazırlanışı:
Kabuklarını soyup rendelediğiniz kabakları biraz yoğurun. Suyunu salması için bir kenarda beklemeye alın.
Bu arada tüm yeşillikleri olabildiğince ince doğrayın, peynirleri rendeleyin.
Kenarda beklerken suyunun bir kısmını salan kabakları elinizle sıkarak, kalan sularının da tamamen süzülmesini sağlayın.
Karıştırma kabınıza aktardığınız kabakların üzerine diğer malzemeleri ekleyip, iyice karıştırın.
Ne kadar başarılı bir sıkma işleminden geçmiş olurlarsa olsunlar, kabaklar yine de bir miktar su barındırabilir. İşte bu minik miktar, un ölçüsünü mutlaka etkiler. Listedeki un miktarı, yumuşak kıvamda bir harç elde etmenize yeterli gelmemiş, sıvı kalmışsa azar azar un ekleyerek kıvamı ayarlayın.
Bir kaşık yardımıyla aldığınız karışımı, iyi ısıtılmış yağda kızartın.
* Mücverin en önemli püf noktası; suyunu çıkartma işlemi. Kabak, çok su veren bir sebze olduğundan, fazla suyunu olabildiğince çıkartmak gerekiyor ki; sürekli sulanan bir harcınız olmasın.
Arama
Özlem Pehlivan
12 Ocak doğumlu, sevimli bir oğlak burcu kadını...
Okumayı çok seviyor. Günde 50-100 sayfa okumadan rahat edemiyor. Başucunda en az 3-4 kitap var. Okumayı sevdiği kadar yazmayı da seviyor, değer verdiği ve yüzünü güldürebilen herkese sürekli yazıyor...
Facebook Sayfası
Kategoriler
- Blog 89
- Boutique Cakes 36
- Recipes 135
- Atıştırma 68
- Balık 5
- Börek 12
- Çorba 2
- Et & Tavuk 20
- Hamur İşi 25
- İçecek 1
- Kahvaltı 27
- Kek & Kurabiye 17
- Kısa Kısa & Püf 1
- Makarna & Pilav 9
- Reçel & Turşu & Zeytin & Sos 10
- Salata & Meze 20
- Sebze 19
- Tatlı 25
- Yöresel & Dönemsel 12
- Zeytinyağlı 10