"sinema" etiketiyle yazılan yazılar.

yazan Özlem Pehlivan

Fonda duyulan “iyyyy… ayy… oooo my love for youu…” nakaratıyla, Karla Bonoff’un seslendirdiği unutulmaz şarkı All My Life’ın ardından, “Parliament Sinema Kulübü Pazar gecesi sinemasını sunar…” anonsu geldiği an, tüm ev halkı herşeyi bir kenara bırakmış, televizyonun karşısına dizilmiş olurdu. O zamanın çocukları ve gençleri bizler için ne kutsal bir yayındı!

Filmlerden daha fazla introya aşık olduk belki de biz, o büyülü sese.

Haftanın ilk günü, sabah sabah hayırdır demeyin, güzel bir haftasonundan sonraki ilk sabah kanımda kıpır kıpır dolaşan nostalji, tesadüfen bulduğum o büyülü şarkıyı, şu an büyük bir keyifle tekrar dinlerken geldi aklıma… Hepimizin yaşamında şuna benzer bir andır sanırım o yıllar ve o Pazar akşamları; banyo yapılır, okul çantası hazırlanır, yorganın altına girilir, ek bir yastık daha kafa altına konulur, ışık söndürülür ve sinemanın başlaması heyecanla beklenir. Vee dayanılmaz mavilikle dolu introdan sonra film başlar. Ertesi gün, okul hep akıllardadır. Olmasa bile anne babanın telkinleriyle unutulmaz, unutturulmaz 🙂 Büyük ihtimalle filmin daha yarısına gelmeden gözler kapanmıştır. Ertesi sabah zor da olsa okula kalkılır. Okulda, filmi izledin mi izlemedin mi tartışmaları alır başını gider. Sonunda “hafta hemen geçse de Pazar gelse” nidalarıyla haftaya başlanır…

Yanılmıyorsam, ilk film Batman’di. O filmle tanımıştık yarasa kahramanı. Çok etkilemişti beni Gotham Şehri’nin olayları, Michael Keaton’ın karizmatik havası ve Jack Nicholson’un “pis” gülüşü. Şimdilerde farklı oyuncularla tekrarı çekilse de, açıkçası o ilk filmin heyecanını yakalayamadım ben.

Hatırladığım ve biraz da Vikipedi’den aldığım yardımla, o yıllarda Star 1’de yayınlanan Parliament Sinema Kulübü filmlerinden bazılarını size de hatırlatayım:

Batman | Batman Returns | Geleceğe Dönüş 1, 2 ,3 | Rocky 1, 2 ,3 | K-9 | Stargate | Esaretin Bedeli | Spawn | Polis Akademisi Serisi | E.T. | Hayalet Avcıları | Mad Max | Tango ve Cash | Gremlinler | Elm Sokağı Kabusu Serisi | Jaws Serisi | İçimde Biri Var | Dağcı | Yargıç

“Aaah ah ne günlermiş” dediğinizi duyar gibiyim… 🙂

Audio clip: Adobe Flash Player (version 9 or above) is required to play this audio clip. Download the latest version here. You also need to have JavaScript enabled in your browser.

11 August 2008
5,506 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Film izlemek yaşamın en büyük keyiflerinden biri bence. Haftanın her günü, üstelik de bazen günde bir taneyle yetinmeyen biri olunca, izlenebilecek film seçimi epey zorlaşıyor, çıtanız da bir o kadar yükseliyor. İngiliz The Times gazetesi E.T.’den Casablanca’ya kadar “en iyi finale sahip” 20 filmi seçmiş. Haberi gördüğümde seçilenlerin hepsinin de bende bir iz bıraktığını hatırlayıp (Blair Cadısı hariç!), izlemeyenlere hem tavsiye hem fikir olsun diye paylaşayım istedim…

20- Se7en (Yedi) 1995
Kutudaki kesik kafa gerçekten de insanı donduracak kadar dehşetli ve unutulmaz bir finaldi.

19- Blair Witch Project (Blair Cadısı) 1999
Heather’ın son video görüntüleri –ki filmin afişinde de kullanılan görüntü buydu- korkunun ve dehşetin gerçek yüzüydü. Bana göre film; finali hariç, izlenmese de olur hatta iyi olur diye sınıflandırdıklarımdan.

18- Memento (Akıl Defteri) 2000
Leonard’ın amnezyak bir şekilde intikam peşinde koşması, onu seri katile çevirmiştir. Ve bu eylemlerini sürekli tekrarlayarak hayatına devam edecektir. Finalde şaşırtıcı bir şekilde kendimizi ona ‘sempati’ duyar halde buluruz.

17- Planet of the Apes (Maymunlar Gezegeni) 1968
Meğerse orası bizim dünyamızmış ve bütün o felaketler bizim dünyamızda gerçekleşmiş. George Taylor (Charlton Heston) acı ve öfkeyle haykırır: “Sizi manyaklar! Mahvettiniz her şeyi! Lanet olsun! Allah hepinizin belasını versin.”

16- The Shawshank Redemption (Esaretin Bedeli) 1994
Umutsuzluğun ve haksızlığın en üst düzeye ulaştığı bir hayatın bile, bir Meksika plajında mutlu sona ulaşabileceğini düşünmek güzel bir final.

15- Gone with the Wind (Rüzgar Gibi Geçti) 1939
Scarlett O’Hara (Vivien Leigh) kocası Rhett Butler (Clark Gable) tarafından terk edilirken “Samimi olarak söylüyorum sevgilim, umurumda değil!” cümlesini duymuş da olsa yıkılmaz. Gözünden bir damla yaş akarken, “Onu geri getirmenin bir yolunu bulacağım. Yarın, yeni bir gündür…” diyecektir.

14- Doctor Strangelove (Doktor Strangelove) 1964
Vera Lynn’in ‘We’ll Meet Again’ şarkısı eşliğinde o patlamaları izlerken, Kubrick bize son darbesini indirir.

13- Les Diaboliques (Şeytan Ruhlu İnsanlar) 1955
Amerikan versiyonunu boşverin. Siyah-beyaz orijinal Fransız filminde, banyo küvetinden kalkan ve bu görüntü karşısında kadının kalp krizine geçirmesine neden olan o sahne, şeytani planın başarısının da ispatıdır.

12- The Wizard of Oz (Oz Büyücüsü) 1939
Uzaktaki diyarların dayanılmaz cazibesine karşın Dorothy, “Ev gibisi yoktur” diyecek ve kaderini böylece belirlemiş olacaktır.

.

11- Thelma&Louise (Thelma ve Louise) 1991
Susan Sarandon’ın gazı kökleyip arabayı uçuruma sürdüğü final sahnesinde, içimiz acır ama bir yandan da pişmanlık duymaksızın, muzaffer bir şekilde ölüme giden bu kızlara saygı duyarız.

10- The Sixth Sense (Altıncı His) 1999
Filmin anlamını veren sahne zaten finaliydi. Crowe kendisinin de bir hayalet olduğunu öğrenir ve biz seyircilere bu finalin yaratılmasındaki dehaya hayran olmaktan başka yapacak bir şey kalmaz.

9- Usual Suspects (Olağan Şüpheliler) 1995
Verbal Kint (Kevin Spacey) hikayenin büyük bölümünü kendisi uydurmuştur, o Keyser Söze’nin ta kendisidir. Ve sadece ‘çenesini ve aklını’ kullanarak serbest kalmayı bilmiştir.

8- The Italian Job (İtalyan İşi) 1969
Otobüsle kaçış iyi bir fikirdi, ta ki geçirdikleri kaza sonucunda kayaların ucuna savrulana kadar. Ve finali getiren o müthiş cümlede bir ipucu vardı: “Dayanın çocuklar, bir fikrim var…”

7- Some Like It Hot (Bazıları Sıcak Sever) 1959
Mükemmel bir komedi filmine, mükemmel bir final! Jack Lemmon peruğunu fırlatıp “Ben bir erkeğim!” diye haykırınca Osgood’un verdiği cevap sinema tarihine geçecektir: “Kimse mükemmel değildir!”

6- Breakfast at Tiffany’s (Tiffany’de Kahvaltı) 1961
Manhattan’da sağnak yağmur altında Audrey Hepburn’un Holly Golightly karakteri, umutsuzca kedisini aramaktadır çünkü; o kedi, kalbini aşka kapatmadığının bir simgesidir. Ancak kediyi bulabilirse George Peppard’in canlandırdığı fakir yazar Paul’le devam edebilecektir. En sonunda kedi bulunduğunda bütün gözler yaşlıdır ve kedinin öfkeli görüntüsü bu sahne içinde son derece komiktir…

5- Chinatown 1974
Özel dedektif Jake Gittes (Jack Nicholson) aradığı bütün cevapları öğrenmiştir ama Noah Cross’u (John Huston) durduracak gücü yoktur. Ölümcül sahnenin etrafında kalabalık birikirken ona geri dönmesi söylenir “Boşver Jake, burası Çin mahallesi…”

4- E.T. 1982
Final sahnesinde E.T. Elliott’ın alnına dokunur ve “Ben hep burada olacağım” mesajını verir. Duygusallığın doruk yaptığı bir finaldir.

3- Casablanca 1942
Bogart, hayatının aşkına sarıldığında birbirlerini bir daha görmeyeceklerini hem onlar hem de biz seyirciler iyi biliriz. Böyle sert bir adamın içinde, bu kadar yumuşak bir ruh olduğunu keşfetmek de bizi ayrıca yaralar.

2- Butch Cassidy ve Sundance Kid (Sonsuz Ölüm) 1969
“Bir an için başının belada olduğunu sandım” diyecektir Butch. Oysa fonda çalan müzik, yaklaşmakta olan felaketi haber vermektedir. Final sahnesinde görüntü, bu iki adamın üstünde donar. Perde beliren cesaret ve deliliğin mükemmel bir portresidir.

1- Carrie 1976
O felaketten sağ kalan birkaç kişiden biri olan Sue (Amy Irving), Carrie’nin taze mezarına gelir ve çiçek bırakır. Carrie’nin eli topraktan çıkar ve onu yakalar. Dehşet verici bir kabustur bu, Sue korkuyla uyanır. Ama bu kabus asla bitmeyecektir…

08 August 2008
4,430 görüntüleme
Sarı Çerçeve - Hediyelik Çerçeveli Posterler

Arama

Özlem Pehlivan

12 Ocak doğumlu, sevimli bir oğlak burcu kadını...

Okumayı çok seviyor. Günde 50-100 sayfa okumadan rahat edemiyor. Başucunda en az 3-4 kitap var. Okumayı sevdiği kadar yazmayı da seviyor, değer verdiği ve yüzünü güldürebilen herkese sürekli yazıyor...

Facebook Sayfası

Arşiv

en_USEnglish