Doğduğum gün, bugün 🙂 Dün akşamdan başladı canım sevgilim kutlamalara, üstelik de neredeyse yurt genelinde 🙂
Akşam iş çıkışı kandırdı beni önce, gelip aldı beni ofisten, “İşle ilgili birşeyler almam lazım, alışveriş merkezine gitmemiz gerek” diye. Atladık arabamıza gittik, doğruca saat mağazasına götürdü beni, “Seç bakalım!” dedi kocaman gülümseyerek delim benim 🙂 Çok şaşırdım! Çok beğendiğim, favorilerime kaydettiğim bir saat vardı arada bir açıp baktığım, onu aldı bana 🙂 Evimize geldik, yemeğimizi yedik, bulaşıktı, ortalık toplamaydı, ertesi günün yemeğini hazırlamaktı derken, zaman gece yarısını vurmadan biraz önceydi, güzel demlenmiş çayımızı yudumlayarak yorgunluğumuzu atma keyfini yaşamamız…
Televizyonun karşısında, sıcaklığın tam da üstüne denk geldiği koltuğa uzanmış, hafiften de mayışmışkendi; odanın kapısının açılıp, ellerinde mumları yakılmış bir pasta eşliğinde iki büyük aşkımın ve canım arkadaşlarımın odaya dolmaları 🙂
Kocaman yürekli benim bütün sevdiklerim, herşey için hepinize teşekkür ederim 😉 En çok da, tüm bunları beni mutlu etmek adına planlayan canım sevgilime; ben, zaten çok çok çok mutluyum, hayatımın en güzel zamanlarını yaşıyorum ve tüm bunlar için yanımda olman, varolman yetiyor bana ama yine de bunca emek, bunca çaba için sonsuz teşekkürler bitanem…
Nice böyle huzurlu, mutlu yıllara,
Seni çok seviyorum ey sevgili 😉
*Kutlamalar hala devam ediyor, face den, forumdan (www.akdenizliyiz.com) yazan tüm canlara selam olsun!
Sevgilimin kutlama mesajındaki meleğe bayıldım, e bu konuya da o resim yakışırdı doğrusu diye yazıma ekleyiverdim 😉
Ramazan geldi, hoşgeldi 🙂 Yine her zamanki gibi bereketiyle, huzuruyla, dinginliğiyle girdi hayatımıza. İlk gün yazacaktım ama fırsat bulamadım yine 🙁 Bu yıl her zamankinden daha zor olacak dendi hep, bugün 4.gün, ben henüz zorlanmadım maaşallah 🙂 Sahura kalkıldığı için uykusuzluk etkiliyor bir tek beni, açlık ya da susuzlukla ilgili sıkıntım olmuyor pek.
Dört gündür annemler var iftarlarımızda, yemek telaşıyla geçiyor işten eve döndüğüm saatler, iyi de oluyor, bir çırpıda geçiyor zaman, hatta yetmiyor. İyi ki geliyorlar her akşam, iftar sofralarımız daha bir bereketleniyor.
Dün tek tatil günümüz diye, bir gece önce sahura kadar oturduk, film izledik sevgilimle. Dün uyandığımızdaysa 13:30 du saat 🙂 O bilgisayarının başına oturmuş, PES oynamaya başlamıştı bile ben daha uyurken, uyanır uyanmaz mutfağa girdim ben de 🙂
Ramazan’ın ilk gününden bu yana menülerim basit ve doyurucuydu, hızlandırılmış turda yazayım şimdilik, ilerleyen günlerde tarifleri de paylaşırım 😉
Knorr bu yıl da çorba konusunda iddialı ve bir o kadar da başarılı; ilk iftarımızda Knorr’un Yüksük Çorbası başlangıcımızdı, son derece lezzetli bir çorba olmuş, kesinlikle denenmeli 😉 Çorba sevmeyen ve Ramazan ayı dışında ağzına çorba sürmeyen biri olarak ben bayılarak yediysem, o çorba tamamdır 🙂
Çorbanın sonrasında peynirli börek, zeytinyağlı taze fasulye, birgün önceden kalma hibeş, patlıcan salatası, iftariyelik olarak kayısı, hurma, ceviz, tulum peyniri, pastırma ve tabii ki pidemiz vardı. Hem hafif olsun diye, hem de tüm gün orucun arkasından yenemediği için ana yemek yapmadık. Yemek sonrasında midemizde kalan boşluğu da şekerpare ve meyveyle doldurduk 🙂
2.gün, benim kolay domates çorbam vardı başlangıçta, arkasından makarna eşliğinde kadınbudu köfte. Zeytinyağlımız birgün önce bitiremediğimiz fasulyeydi yine, hibeşimiz, yeşil salatamız, rus salatamız ve iftariyeliklerimizle yine hafif ama doyurucu bir sofra oldu. Sonrasında lokma tatlısı ve meyveyle tamamlandı yeme faslı 🙂
3.gün yani dün, uyanır uyanmaz mutfağa girdim demiştim ya, ilk önce sevgilimin kaç gündür istediği sakızlı muhallebiyi yapıp dolaba kaldırdım, iftara kadar soğusun diye. Bol kıymalı karnıyarık yaptım ve yine sevgilime jest olarak onun en sevdiği çorbayı, mercimek pişirdim. Bir de geçen Ramazan’da anacığından öğrendiğim, yöresel bir yemek (meze gibi aslında) olan sevgilimin iftar sofrasında olmazsa olmazı meşhuuur ‘paça’sından yaptım tabii 🙂 İftariyeliklerle donattık masamızı, paçamızı da koyduk, ezan okunup, çorbalarımızdan birer yudum almıştık ki; fırından yeni çıkmış, bol susamlı, sıcacık pideler eşliğinde anne-babamız geldiler. Baş döndüren kokuya karşı koymak o kadar imkansızken, akılsızca davranmak bize yakışmaz deyip, hakkını verdik caanım pidelerin ve sıralarını bekleyen yemeklere sofranın yüzünü bile göstermedik 🙂 O sıcacık pidenin arasına tereyağ, tulum peynir, pastırma, paça seçeneklerinden istediğimizi sıkıştırdık ve gözümüz dönmüş biçimde midemize tıkıştırdık 🙂 Eh biraz abarttık ama nefisti 🙂 Her akşam yaptığımız gibi, mis gibi demlenmiş çaylarımızı içtikten epey sonra da onca pidenin üstüne, karpuz eşliğinde muhallebilerimize yer bulamadık değil hani 🙂
Eeee onca şevkle yemek yerken fotoğraf çekmenin aklımın ucundan bile geçmediği, geçemeyeceği malumunuz üzere ama neyse daha çok iftar soframız olacak nasılsa, onları paylaşırım artık 🙂
Herkese, hepimize hayırlı Ramazanlar olur inşallah 😉
Sabahları uzun uzun kahvaltı yapmak tüm çalışanların en çok eksikliğini hissettiklerini keyiflerden biridir sanırım ya da en azından benim için öyle… Haftada bir gün, sadece Pazar’ları tatil yapabilenler sınıfında bir insan olarak, o tek güne tahmin edilemeyecek anlamlar yüklemişimdir oldum olası. Bir gün öncesinden, Cumartesi gecesinden başlatırım tatilimi, tüm hafta ertesi gün iş var diye sefasını süremediğim gecelerin acısını çıkartırcasına, mümkün olduğunca hiçbir işe elimi sürmez, kendime zaman ayırır, en sevdiklerimle en sevdiğim şeyleri yapmaya çalışır, olabildiğince de uykuyla savaşırım. Çalar saatim çalmadan uyandığım o tek tatil günümün sabahında, günün yarısı olmadan uyanmış olursam bunu iyi şans olarak görür, doyasıya değerlendirmek için hemen harekete geçerim. Veeee beklenen an; yaşamım boyunca hep özel olmuş ve olacak tek öğün; kahvaltı zamanı gelir 🙂
Evdeysek de mutlaka her hafta farklı birşeyler yapmaya çalışıyorum, soframıza renk olsun diye. Her seferinde farklı omletler, krepler, börekler… Evde ne varsa kahvaltıda yenebilecek, yensin ya da yenmesin soframda olsun isterim, önce gözüm doysun hesabı 🙂
Amaaaa söz konusu dışarıda kahvaltı yapmaksa; dünyanın en farklı, en lüks yerinde beni kahvaltıya götürseniz yaranamazsınız çünkü tek adresim vardır; Çakırlar 😉
Her gidişimde, ağaçların altına kurulmuş çardağa kurulup, bazlamalı, gözlemeli kahvaltım hep ortada dursun, biraz kahvaltı, sonra yat yuvarlan, gazete oku ve tekrar başa kahvaltıya dön, sıradan devam et şeklindeki kısır döngüm hiç bitmesin istiyorum 🙂
Pazar günleri ve özellikle Pazar kahvaltıları, benim için çok özeldir. Bu nedenle her haftasonu, öncelikle gözümün doyacağı sofralarda, uzun süreli kahvaltı keyfine bayılırım. Bugün her zamankinden epey farklı bir kahvaltı yaptık. Bir Trabzonlu olarak her fırsatta ballandıra ballandıra anlattığı, haftalardır sözünü verdiği yöresel yemeklerinden birini yaptı sevgilim; kuymak…
Adını hep duymuş ama daha önce hiç yememiştim, gerçekten inanılmaz bir lezzet! Üstelik sofrayı hazırlamanın zahmetsizliği de cabası, kuymak, ekmek ve çay ya da başka ne tercih ederseniz içeceğinizi koymanız yeterli, hepsi bu 😉
Ellerine sağlık canım benim 😉
Malzemeler
1 su bardağı mısır unu
100 gr. Trabzon Tereyağı
150 gr. Trabzon İmansız Peynir (veya Golot)
1 su bardağı su
Hazırlanışı:
Tereyağını tencereye koyun. Yağ eridikten sonra mısır ununu dökerek, rengi değişene ve un kokusu gidene kadar tereyağı ile kavurun. Pembeleştiğinde suyunu ilave ederek pişirmeye devam edin.
Katılaşmaya başlayınca peynirini ekleyin. Tahta kaşığı hafif hafif aralara daldırıp çıkartarak, peynirin iyice eriyip yayılmasını sağlayın.
Peynir tamamen eriyip azıcık da dibini tutturduğunuz an, kuymak hazır demektir. Sıcak sıcak servis yapın.
*Bulamadığınız zamanlarda Trabzon tereyağı yerine normal tereyağ ve imansız peynir yerine örgü peynir ya da kaşar da kullanabilirsiniz.
** Her seferinde göz kararı yaptığımız için yaklaşık ölçüler verdim, miktarlarla dilediğiniz gibi oynayabilirsiniz.
Afiyet olsun…
Önceki akşam menümüzde sebzeli sac kavurma ve makarna salatası vardı…
Bir önceki günden yemeğim yoksa son derece hızlı hazırlanabilecek birşeyler yapmayı tercih ediyorum aslında ama etin pişme süresi malum, bu yemekte masaya oturmamız epey gecikti. Yine de beklediğimize değdi doğrusu 🙂
Malzemeler:
500 gr. kuzu eti
3 yeşil biber
3 kırmızı biber
3 domates
1 büyük kase mantar
2 soğan
2 diş sarımsak
lavaş ekmeği
tuz, karabiber
sıvıyağ
Hazırlanışı:
Eti kendi suyunda pişirdikten sonra sıvıyağda soteleyin. Üzerine ince kesilmiş mantar ilave ederek pişirmeye devam edin.
Sarımsak, soğan, yeşil biber ve kırmızı biber eklenip bir süre pişirildikten sonra, son malzeme domatesi de diğerleriyle buluşturup tüm malzemeler piştikten sonra ocaktan alın. Her et yemeğinde olduğu gibi, baharatlarını ve tuzunu en son ekleyin.
Lavaş ekmeği ile beraber servis yapın.
Afiyet olsun…
Arama
Özlem Pehlivan
12 Ocak doğumlu, sevimli bir oğlak burcu kadını...
Okumayı çok seviyor. Günde 50-100 sayfa okumadan rahat edemiyor. Başucunda en az 3-4 kitap var. Okumayı sevdiği kadar yazmayı da seviyor, değer verdiği ve yüzünü güldürebilen herkese sürekli yazıyor...
Facebook Sayfası
Kategoriler
- Blog 89
- Boutique Cakes 36
- Recipes 135
- Atıştırma 68
- Balık 5
- Börek 12
- Çorba 2
- Et & Tavuk 20
- Hamur İşi 25
- İçecek 1
- Kahvaltı 27
- Kek & Kurabiye 17
- Kısa Kısa & Püf 1
- Makarna & Pilav 9
- Reçel & Turşu & Zeytin & Sos 10
- Salata & Meze 20
- Sebze 19
- Tatlı 25
- Yöresel & Dönemsel 12
- Zeytinyağlı 10