"Dinlemeli" kategorisine yazılan yazılar.

yazan Özlem Pehlivan

Bu sabah yalnız uyandım
Sensiz olmaz, sensiz olmaz
Tanıdık kokular yok
Sensiz olmaz

Kahvaltım anlamsızdı
Sensiz olmaz, sensiz olmaz
İlk sigaram bile tatsızdı
Sensiz olmaz

Yine kendi kendime sormadan duramadım
Niye seni böyle istiyorum diye bulamadım

Anlaşılan alışmışım
Sensiz olmaz, sensiz olmaz
Bir verdiysem iki almışım
Sensiz olmaz

Aşk bir dengesizlik işi
Sensiz olmaz, sensiz olmaz
Dengeye dönüşendir sevgi
Sensiz olmaz

Yine kendi kendime sormadan duramadım
Niye seni böyle istiyorum diye bulamadım

Yalnızlık zor sokaklar çıkmaz
Sensiz olmaz, sensiz olmaz
Hep tekdüze herşey dümdüz
Sensiz olmaz

Anlamak çözmeye yetmez
Sensiz olmaz, sensiz olmaz
Biraz telaşlı, huzursuz
Sensiz olmaz

Yine kendi kendime sormadan duramadım
Niye seni böyle istiyorum diye bulamadım

Gece gelmiş, yatağım boş
Sensiz olmaz, sensiz olmaz
Sen uzaktasın, ben uzanmış
Sensiz olmaz

Anlamak çözmeye yetmez
Sensiz olmaz, sensiz olmaz
Biraz telaşlı, huzursuz
Sensiz olmaz

Yine kendi kendime sormadan duramadım
Niye seni böyle istiyorum diye bulamadım

*Müslüm Baba da söyledi şarkıyı, üstelik fena da değildi hani ama en güzeli yaratıcısından dinlemek… Bir de Teoman eşlik edince çok daha keyifli bir şarkı olmuş 😉

Audio clip: Adobe Flash Player (version 9 or above) is required to play this audio clip. Download the latest version here. You also need to have JavaScript enabled in your browser.

** Bu şarkının da bendeki adı ve tadı farklı, sevdiğim adamdan armağan olarak aldığım ikinci şarkı olduğundan başkalığı, ondan nasıl geldiyse öylece kayıtlıdır hem bilgisayarımın hem de yüreğimin belleğinde 😉

Sensiz Olmaaaaaaaz 🙂

20 February 2009
3,165 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Bu sabah yağmur var Antalya’daaaaa, hatta sadece sabah değil, devam ediyor halaaaa 🙂 Bilenler bilir, Antalya’nın bir sıcağı, bir de başlayınca durmak bilmeyen aralıksız yağmurları çok meşhurdur… Bugün yine öyle bir gün, daha doğrusu bu hafta hep kapalıydı zaten hava. En ilginci de, saati saatine uymaz şehrimin havasının, güvensizdir, oynaktır. Mesela bu sabah uyanıp ne giysek telaşıyla pencereden baktığımızda, düne göre rüzgarın hafiflediğini, bulutların yükseldiğini, hafiften de güneşin ışıklarını görünce, incelerden giyinip çıktık. Şimdi o havadan eser yok! Sanki başka bir şehre, başka bir iklime taşındık aynı gün içinde…

Yağmur herkese ne farklı şeyler hissettirir; birbirine yakın olan, teğet geçenler de yok değildir hani. Moralin bozuksa mesela, ağlamaktan utananlardansan, çok iyi sırdaştır, gizler gözyaşlarını… Aşıksan, yanyanaysan sevgilinle üstelik, iliklerine kadar ıslanmak umurunda bile olmaz, daha bir ıslanasın gelir, daha ve bir daha… Birini çooook kırdıysan, reddedilemeyeceğin en romantik sahnedir, affedilmek için sırılsıklam kapısına dayanırsan… Bir de buharlaşan camlara, kapılara en sevdiklerinin resmini çizme, içinden oklar çıkarttığın kalbin iki ucundan birine kendinin, diğerine onun ismini yazma günüdür… Ya da yüzünde oluşmasını engelleyemediğin tebessümle, çamurlu sularda zıplayışını hatırlayıp, çoktan uzaklarda kalan çocukluğunu anma, özleme, o günlere dönme isteğidir yağmur… Yorgun argın dışardan evine girdiğinde, sırılsıklam kıyafetlerini çıkarıp, pijamalarını, en sıcak tutan çoraplarını giyip, bir fincan sıcak çay ya da kahvenin keyfi de yine yağmurlu günlere hastır… Ahh hala evinde olan varsa, ne şanslıdır; benim her yağmurda ıslandığımda aklıma gelen ilk şeydir; çıtır çıtır yanan odun sobasının üstünde, kapağı açık olduğundan tüm evi saran, üstümden sular damlayarak kapıyı açtığım an yüzüme çarpan tarhana çorbasının kokusu… Ve en sevdiklerimdendir; battaniyenin altında dizlerimi kıvırmış, o sobanın sıcaklığı yüzümde, penceremin hemen dışındaki yağmurun sesi kulaklarımdayken, elimdeki kitabın satırları arasında kaybolmak, düşler ülkesinde bir masal kahramanı olmak…

Hüzün, mutluluk, bereket, huzur, gözyaşı, yalnızlık, özlem… Ne çok şey barındırır ve ne çok şey anımsatır, o halde yine, yeniden, her daim, bıkıp usanmadan ıslanmalıdır, hem de öyle böyle değil, iliklerine kadar 😉

*Eh bir de şarkılar, şiirler, filmler var tabii içinde yağmuru barındıran, unutmadım yani. Onların en iyilerinden, artık klasikleşmiş şahane müzikalin akıllara kazınan şarkısı; Singing in the Rain…

Audio clip: Adobe Flash Player (version 9 or above) is required to play this audio clip. Download the latest version here. You also need to have JavaScript enabled in your browser.

13 February 2009
3,743 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Tüm hüzzamlar gibi derin hüzünlere salan, aklını, yüreğini alıp uzak iklimlere, uzak mevsimlere götüren, kısacık haliyle devleşmiş şarkılardan…

Dinledikçe hüzünlendim, hüzünlendikçe dinledim…

Audio clip: Adobe Flash Player (version 9 or above) is required to play this audio clip. Download the latest version here. You also need to have JavaScript enabled in your browser.

Ömrüm, seni sevmekle nihayet bulacaktır.
Yalnız senin aşkın ile ruhum solacaktır.
Son darbe-i kalbim yine ismin olacaktır.
Yalnız senin aşkın ile ruhum solacaktır…

04 February 2009
4,374 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Dün doğduğum gündü, hayatım boyunca hiç bu kadar sevmemiştim o günü! İyi ki doğmuşum, iyi ki doğmuşsun, iyi ki hayatımdasın canım sevgilim… Günümü özelleştirmek adına yaptığın herşey için çok teşekkürler! Seni seviyorum…

Şebnem Ferah’ın şarkısını dinlerken aklıma geldi, beğenip sakladığım maillerimin arasındaki bu yazıyı yeniden okumak. Hatta okumakla yetinmeyip, paylaşmak… Uzunca bir yazı ama insanın ayırdığı zamana kesinlikle değer 😉

Efendim, ilgili şarkı eşliğinde okumak kesinlikle daha keyifli olacak diye düşündüm, e buyurun 😉

Audio clip: Adobe Flash Player (version 9 or above) is required to play this audio clip. Download the latest version here. You also need to have JavaScript enabled in your browser.

“Birinin kadını olmak istiyorum… Başka hiç kimse tarafından dokunulmamak, konuşulmamak, bakılmamak hatta!

Biraz korunmak, biraz şımarmak…

Birkaç çeşit yemek yapmak, sıkı sıkı elini tutmak, belki film izlemek ama mutlaka çekirdek çitlemek, bir yerlerde çay içmek, pazar sabahı kahvaltısı etmek uzun uzun, sahilde yürüyüş yapmak gibi küçük ama zor heveslerim var…

Neden mi?
Herkesin eli tutulmaz,
herkesle film seyredilmez,
herkesle çekirdek çitlenmez,
herkesin kadını olunmaz da o yüzden!

İçinden gelmeli…
Hücrelerine kadar hissetmeli, dna’larına kadar bilmeli insan!
Düşünerek emin olunmaz, bir anda ya olunur ya olunmaz.
Bir de şu yakın geçmiş duvarları olmasa, kafa da hiç karışmaz ya, olsun!
Oysa bazen tek bir söze ya da bir bakışa yıkılır bütün duvarlar…

Kek yapmayı da öğrenmek lazım aslında bir ara!

Sabahları uyandığımda “günaydın sevgilim!” mesajları görmek istiyorum telefonumda. Gün içinde özlediğim birisi olsun istiyorum. Özlemek istiyorum birini! Çok özlersem dayanamayıp gidip sarılmak istiyorum. Dayanamamak istiyorum!

Çalışırken düşünmek istiyorum sonra onu! Aklımda olduğu için gülümsemek istiyorum ara ara… Gülümsediğim için daha çok çalışmak…

Birini sevmek istiyorum; hiç kimseyi sevmediğim gibi, biri sevsin istiyorum beni; hiç sevilmediğim gibi…

Biri o kadar çok sevsin ki beni; hatalarımı da sevsin istiyorum!
O kadar çok sevsin ki; hata yapmaktan ödüm kopsun!

Kıskansın istiyorum biri beni! Sorsun istiyorum “Neredesin?” diye, “Hımm kim aradı bakayım?” diye! Ben sormam ama, korkmasın. O sorsun!

“Biliyor musun ne oldu?” ile başlayan heyecanlı cümlelerimin sonuna kadar tahammül etsin istiyorum biri bana. Mutlaka ipe sapa gelmez birşey olmuştur ama dinlesin sonuna kadar. Ya bir yavru kedi macerası ya da işte ona benzer bir şeyler olmuştur. Ben de her seferinde sanki bahçeyi kazmışım da hazine bulmuşum gibi heyecanla ve öneminin üzerine basa basa anlatırım ya, dinlesin işte. “Ya evet, çok mühim bir şeyler olmuş!” falan desin bir de sonunda…

Şimdi ben istesem, birinin elini tutup gezemem mi? İstesem benimle birlikte çekirdek çitleyip, aynı anda film seyretmeyi de başarabilecek birini bulamam mı bir arasam? Şimdi ben yalnız olmak istemesem, yalnız olur ve bunları da yazıyor olur muydum? Hiç sanmam!

Birinin elini tutmakla, “birinin elini sıkı sıkı tutmak” arasında çok fark var!
Ya tutarsın ya da tutmazsın ya da tutmuş gibi yaparsın işte…
Ben yapmam!
Bunu zaten bilirsin.
Kimin elini tutacağını yani.
Deneyerek bulmazsın.
Sadece bilirsin.
Bilmek!
Açıklaması yok.

Ve ben elini sıkı sıkı tutmayacağımı bildiğim hiç kimseyle sokakta yürümeyeceğim! Heyecanla ve özene bezene olmadıktan sonra, kimseye yemek yapmayacağım! Repliklerin bir anlamı yoksa, kimseyle film seyretmeyeceğim! Zaten çekirdeği unutsun bile, asla olmaz!

Birinin kadını olmak istiyor canım; biraz korunmak, biraz şımarmak…

Çekirdek, mutlaka olsun!”

-Alıntı-

Bunların hepsini yapabildiğim bir sevgilim var ya, varsın artık dursun dünya 🙂

13 January 2009
2,528 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Adı üstünde kişisel mutluluk bloğu ve ben mutluluk kaynağımın bana armağanı, şarkımızı eklemeyi unutmuşum siteme!

İlk tanıştığımız dönemlerde, İstanbul’da iş seyahatindeydim, “sadece sana” yazan bir müzik dosyası göndermişti sevgilim, Ferhat Göçer söylüyordu, albüm yeni çıkmıştı daha ve ben ilk kez dinliyordum. Sonrasında albümün tamamını ilk incelediğimde, “sadece sana” diye bir şarkısı yokmuş ki bu adamın, eski albümünde de yoktu, nereden buldu acaba diye arandığım ve tüm albümü dinlediğimde şarkının adının aslında “Gül ki” olduğunu öğrendiğimde, saflığıma saatlerce güldüğüm şu an gibi aklımda 🙂 Daha herşey çok yeni olduğundan utanmış ve öğrensen günlerce bana takılıp daha da utandıracağını bildiğimden söyleyememiştim sevgilime de, işte itirafımdır ve şimdi istediğin kadar gülebilirsin canım sevgilim 🙂

…gül ki sevgilim, gül ki gözlerin, solmasın sakın aşk çiçeğim. Gel biraz bana, gel biraz daha, arşa çıksın nağmelerim…

bu kez de benden “sadece sana” 😉

Audio clip: Adobe Flash Player (version 9 or above) is required to play this audio clip. Download the latest version here. You also need to have JavaScript enabled in your browser.

Bu sabah, yerini kimler almış,

Diye düşündüm kalktığımda,

Hiçbiri seni, hiçbiri beni,

Hiçbiri bizi anlamamış…

Bu sabah, telefonu hiç açmadım,

Çaldı durdu, aldırmadım,

Hiçbirşey seni, seni düşünmemi

Engellemez ben anladım,

Bu sabah…

Bu sabah, adını boş kağıtlara,

Yazdım astım duvarlara,

Ben bir tek seni, eski günleri

Özledim canım, anlasana…

Bu sabah, yatağın boş kısmını

Resimlerinle süsledim,

Gördün halimi, anla derdimi,

Ne olur dön, çok özledim,

Bu sabah…

Gül ki sevgilim, gül ki gözlerin

Solmasın sakın, aşk çiçeğim!

Gel biraz bana, gel biraz daha,

Arşa çıksın nağmelerim…

🙂 Seni Seviyorum 🙂

15 September 2008
5,495 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Bu sabah işe gelirken takside dinledim, epeydir dinlemediğimi ve ne kadar özlediğimi farkettim… İstanbul bambaşka, şehir demeye dilim varmaz hiçbir zaman, insan gibi; nefes alır, nefes aldırır, boğulur, boğar, hüzünlenir, hüzünlendirir, eğlenir, eğlendirir, özler, özlenir… Sonbahar gelmiş İstanbul’a, orada yaşayan arkadaşlarım söylediler, akşamları ince hırka giymeler, gece üşüyüp örtüyü iyice üstüne çekmeler zamanıymış. Sonbahar’ın yaşandığı ender yerlerden biri o koca şehir ve baharı son da olsa öyle güzeldir ki…

Audio clip: Adobe Flash Player (version 9 or above) is required to play this audio clip. Download the latest version here. You also need to have JavaScript enabled in your browser.

Mevsim rüzgarları ne zaman eserse,
O zaman hatırlarım;
Çocukluk rüyalarım,
Şeytan uçurtmalarım…
Öper beni annem yanaklarımdan,
Güzel bir rüyada
Sanki sevdiklerim hayattalarken hala…
Akşama doğru azalırsa yağmur
Kız kulesi ve adalar,
Ah burda olsan çok güzel hala İstanbul’da sonbahar…
Her zaman kolay değil,
Sevmeden sevişmek,
Tanımak bir vücudu, yavaşça öğrenmek,
Alışmak ve kaybetmek…
İstanbul bugün yorgun,
Üzgün ve yaşlanmış,
Biraz kilo almış ağlamış yine
Rimelleri akıyor…

15 September 2008
3,839 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Fonda duyulan “iyyyy… ayy… oooo my love for youu…” nakaratıyla, Karla Bonoff’un seslendirdiği unutulmaz şarkı All My Life’ın ardından, “Parliament Sinema Kulübü Pazar gecesi sinemasını sunar…” anonsu geldiği an, tüm ev halkı herşeyi bir kenara bırakmış, televizyonun karşısına dizilmiş olurdu. O zamanın çocukları ve gençleri bizler için ne kutsal bir yayındı!

Filmlerden daha fazla introya aşık olduk belki de biz, o büyülü sese.

Haftanın ilk günü, sabah sabah hayırdır demeyin, güzel bir haftasonundan sonraki ilk sabah kanımda kıpır kıpır dolaşan nostalji, tesadüfen bulduğum o büyülü şarkıyı, şu an büyük bir keyifle tekrar dinlerken geldi aklıma… Hepimizin yaşamında şuna benzer bir andır sanırım o yıllar ve o Pazar akşamları; banyo yapılır, okul çantası hazırlanır, yorganın altına girilir, ek bir yastık daha kafa altına konulur, ışık söndürülür ve sinemanın başlaması heyecanla beklenir. Vee dayanılmaz mavilikle dolu introdan sonra film başlar. Ertesi gün, okul hep akıllardadır. Olmasa bile anne babanın telkinleriyle unutulmaz, unutturulmaz 🙂 Büyük ihtimalle filmin daha yarısına gelmeden gözler kapanmıştır. Ertesi sabah zor da olsa okula kalkılır. Okulda, filmi izledin mi izlemedin mi tartışmaları alır başını gider. Sonunda “hafta hemen geçse de Pazar gelse” nidalarıyla haftaya başlanır…

Yanılmıyorsam, ilk film Batman’di. O filmle tanımıştık yarasa kahramanı. Çok etkilemişti beni Gotham Şehri’nin olayları, Michael Keaton’ın karizmatik havası ve Jack Nicholson’un “pis” gülüşü. Şimdilerde farklı oyuncularla tekrarı çekilse de, açıkçası o ilk filmin heyecanını yakalayamadım ben.

Hatırladığım ve biraz da Vikipedi’den aldığım yardımla, o yıllarda Star 1’de yayınlanan Parliament Sinema Kulübü filmlerinden bazılarını size de hatırlatayım:

Batman | Batman Returns | Geleceğe Dönüş 1, 2 ,3 | Rocky 1, 2 ,3 | K-9 | Stargate | Esaretin Bedeli | Spawn | Polis Akademisi Serisi | E.T. | Hayalet Avcıları | Mad Max | Tango ve Cash | Gremlinler | Elm Sokağı Kabusu Serisi | Jaws Serisi | İçimde Biri Var | Dağcı | Yargıç

“Aaah ah ne günlermiş” dediğinizi duyar gibiyim… 🙂

Audio clip: Adobe Flash Player (version 9 or above) is required to play this audio clip. Download the latest version here. You also need to have JavaScript enabled in your browser.

11 August 2008
5,506 görüntüleme
Sarı Çerçeve - Hediyelik Çerçeveli Posterler

Arama

Özlem Pehlivan

12 Ocak doğumlu, sevimli bir oğlak burcu kadını...

Okumayı çok seviyor. Günde 50-100 sayfa okumadan rahat edemiyor. Başucunda en az 3-4 kitap var. Okumayı sevdiği kadar yazmayı da seviyor, değer verdiği ve yüzünü güldürebilen herkese sürekli yazıyor...

Facebook Sayfası

Arşiv

en_USEnglish