"Blog" kategorisine yazılan yazılar.

yazan Özlem Pehlivan

Adı, Arapça’da “tatlı, güzel” anlamına karşılık gelen helvanın bizdeki kökeni epey eski; Osmanlılar hatta bazı tarihçilere göre taaa Selçuklular, Orta Asya Türkleri dönemine dayanıyor. Düğün, bayram, doğum, gurbetten dönüş, hastanın iyileşmesinin müjdesi gibi özel günlerde kutlama sofralarının baştacı olarak ilgi görmüş yıllarca. Bunun yanında ölümlerde de acının ortağı olmuş.

Arapça’da, geniş anlamda tüm tatlıları bünyesinde barındıran ‘hulviyyat’ sözcüğünden türemiş. Bu sebeple, Arap mutfak kültüründeki helva ile Osmanlı’daki helva kavramı farklı.

Araplar, helvayı tatlıların ana başlığı olarak kullanırken, Türkler’de durum; sadece un, pekmez (bal, şeker) ve tereyağ karışımı ile hazırlanan tatlı çeşitlerini bu başlık altında toplamış olmaları.

Mevlana’nın eserlerinde de en çok adı geçen tatlı olan helva, mevlevilik öğretisinde sabrın karşılığına denk gelir.

Neden değişti, nasıl değişti bilinmez; zaman içerisinde yalnızca, cenaze törenleri ve kandil gecelerinde yapılır oldu ki; üzücü ama bu adet bile yok olmak üzere maalesef.

Hayata kattığı anlam ile gelenekselleşmiş bu özel tatlının yaygınlığının azalması, yapımının unutulması ya da gelecek nesillere aktarılmamasının, muazzam tarihine çok büyük haksızlık olacağı kanaatindeyim.

 

Malzemeler:

250 gr.tereyağ

2 su bardağı un

2 su bardağı şeker

3 su bardağı süt veya su

ceviz, fıstık, fındık, tarçın (tercihe bağlı)

 

Hazırlanışı:

İlk iş olarak şekeri soğuk süt veya suda eritene kadar karıştırarak şerbet karışımını hazırlayıp, beklemeye alın.

Tereyağını eritip, unu ekleyin. En kısık ateşte tahta bir kaşıkla, sürekli karıştırarak rengi dönene kadar kavurun. Helvaya asıl kıvamını verecek olan, bu kısık ateşte sabırla karıştırma süreci olduğundan aceleye getirmemeniz, sıkılıp ısıyı yükseltmemeniz lezzetinin ana şartı.

Bejden kahverengine doğru dönmeye başlamışsa ve buram buram pişmiş un kokusu alıyorsanız, hazırladığınız şerbeti ekleme vaktidir.

Bir elinizle unu karıştırırken, diğeriyle sıvı karışımını azar azar ilave edin ki; top top unların kalmadığı, pürüzsüz bir helvanız olsun.

Şerbetini iyice çekene dek, sürekli karıştırarak pişirin.

Tüm sıvıyı çektiği, kaşığa ve tencereye yapışmadığı, her ikisinden de kolayca ayrılıp, bağımsızlığını ilan ettiği ana gelmişseniz, işlem tamam demektir.

Ocaktan aldıktan sonra sıcak, soğuk, tarçınlı, tarçınsız, şekilli ya da şekilsizce tepeleme doldurulmuş bir tabakta, dilediğiniz gibi tüketebilirsiniz.

* Kavurma kısmındaki ince ayarı tam olarak tutturamazsanız lezzet sıkıntılı bir helvanız olacağından, dikkatli olmakta yarar var. Rengini beyaz bırakır, kavurma işlemini kısa tutarsanız; yerken çiğ un kokusu ve tadı alırsınız. Olması gerekenden daha uzun süre kavurursanız unu yakabilir, yanık kokusu ve acılaşan tadıyla başbaşa kalabilirsiniz. Dolayısıyla hem burnunuzu hem gözünüzü kullanarak yapmanız gereken en püf bölümü, bu unu kavurma kısmı.

** Asıl helva, şeker yaygınlaşmadan evvel pekmez ya da balla yapılırmış, tercihinizi o yönde de kullanabilirsiniz.

*** Kavurma aşamasında fıstık, fındık, ceviz gibi eklemeler yapabilirsiniz.

22 April 2013
3,253 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

İnsan böyle zamanlarda çok şey hisseder de, ne der bilemez ya aynen öyleyim işte. Kurabiyem kocaman kız oldu artık, 2.yılını geride bıraktı yaşamının 🙂

Kapıda birlikte karşıladık bu yıl konuklarımızı kızımla. Çocuklar çok eğlendi, anne baba olarak bizler de oyunlara katıldık, sohbet ettik, yine çok güzel, çok keyifli hediyeler geldi sevdiklerimizden. Bir de malum; yedik, içtik, beslendik, daha ne olsun 🙂

Sevgiyle, keyifle yanımızda olan herkese tekrar teşekkürler kızım adına.

Hayatımın en güzel, en anlamlı zamanlarından biriydi yaşadığım, seni ilk gördüğüm an… Bugün 2.yılı tanışmamızın; iyi ki doğdun, iyi ki varsın kurabiyem, seni çok seviyorum 🙂 🙂

 

Herhangi bir kutlama ya da davet zamanında minicik de olsa fikir oluşturabilecek menü şöyleydi efenim;

sar sarmala patlıcan

mini mini börek

top top mercimek

bonibonlu cookie

dalda bir tırtıl

paşa lokumu

biscolata stix‘in sütlü ve fındıklı çeşitleri

ve kızımın şu sıralar en büyük takıntısı ahtapot sevdası nedeniyle, Pocoyo konseptli doğum günü pastamız 🙂

naz_pasta

 

16 April 2013
3,773 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Çalışan kadın aşinadır; gün içerisinde aniden oluşuveren “aaa biz gelelim, siz gelin, çaya olmaz yemeğe olsun bari” şeklinde sonuçlanıveren bir telefon konuşmasının ardından, “gelin dedim ama evde de yemek yoktu, ne yapılır ki en çabuk?” diye kıvır kıvır kıvranmaya 🙂 Hemen hafızalar yoklanır, olmadı internet altüst edilir, o an etrafta kim varsa danışılır, hem pratik hem lezzetli seçenekler yaratılır.

Bugün tam da bu durumdaydım ama çok hızlı sonuçlandırdım aklımı seveyim 🙂 Canım arkadaşlarım Özlem, Serhan ve kuzuları, kızımın ilk arkadaşı Elif’im bizdelerdi. Kızlar tüm marifetlerini gösterdiler yenilerde ne öğrendilerse, kahkahalarla güldürürlerken “ne çabuk büyüdüler” duygusallığını da kondurdular tabii üzerimize 🙂

Pek beğenilen, fazlasıyla övgü alan, yaklaşık 45 dakikada hazırlanan şipşak menüm ise şöyleydi efenim:

 

Çin Yemeği

Uyduruk Pilav (Özlem’cim buna Çin Pilavı demeyi tercih etti 🙂 )

Domates Salatası

Yoğurt ve İçecekler

ve tatlı Özlem’imden; anneannesinin yıldönümü için kavrulan İrmik Helvası (bildiğimiz tüm duaları gönderdik)

 

 

 

05 July 2012
2,929 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Çok farklı bugün, çok duygusal, keyifli, mutlu, karmakarışığım 🙂 Minik kuzumun ilk doğum günü. 15-20 gün önceden menümüzü belirledik, ilk yaş doğum günü süslerimizi aldık. Dün, anne-baba-babaanne üçlüsü olarak evi süslerken kuzu uyuyordu, uyandığında suratındaki şaşkınlıkla karışık mutluluksa tüm emeklere değdi doğrusu 🙂

Kutlamayı, kendimiz ve bebekli arkadaşlarımızın rahatlığını düşünerek evde yaptık. Menüyü, herkesin “çalışıyorsun, işten gelip nasıl yetiştireceksin, çok yorulacaksın, börek/pasta ikilisi yeter” cümlelerine rağmen, her zamanki gibi inat edip, istediğim gibi hazırladım, yoruldum ama büyük kuzunun keyifli yardımları sayesinde yetiştirdim.

18 yetişkin, 3 çocuk (2-5 ve 6yaşlarında) ve 4 bebek olmak üzere 25 kişilik çoook keyifli bir parti oldu. Yanımızda olan ve emeği geçen herkese tekrar teşekkürler, daha nice uzun yılları olsun kızımın dolu dolu yaşayabileceği. İyi ki doğdun kızım, iyi ki girdin yaşamımıza, seni seviyorum 🙂

 

Uç uç böcecik kanepeler

Peynirli börek

Tombul tosbik salata

Patates püresinden civcivler

Bardakta renkli puding

Tatlı, tuzlu kurabikler

Mercimek köftesi

1 yaş pastane pastası

 

553068_10150756166126726_695811725_9719336_616279595_n

536053_10150756164441726_695811725_9719326_989684184_n

 

 

16 April 2012
3,668 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Caaanım yurdumun bir çok yerinde adet olduğu üzere, bizde de yıllardır süregelen uygulamadır çıkan dişlerin kutlanması. Neredeyse 1,5 ay geçti ilk patlayan dişimizin üstünden, “eh artık zamanıdır” deyip, sıvadık kolları.

Babamızın aldığı kıyafetlerle hazır olduğumuzdan kısacık bir süre sonra gelen akraba ve arkadaş güruhuyla keyifle kutlandı, yenildi, içildi, gelen hediyeler açıldı, iyi dilekler kabul edildi. Önüne saçılıp, “ayy ne alacak da büyüdüğünde ne olacak?” seçeneklerinden (kitap, mouse, altın, kalem, ayna, boş ilaç kutusu) kitaba dokunup, mouse aldı kızım. Babasının izinden gidecek belli 🙂 Tüm bunlar esnasında, çok keyifliydi kuzu, dolayısıyla ben ve konuklarım da tabii 🙂

Menümüz çok şaşaalı değildi; dedemizin pastacı arkadaşından aldığı kuru pasta ve kurabiyelerimiz, babaannemizin yaptığı böreğimiz, benim meşhuuur pırasalı ekmeğim, babamızın sürpriz yapıp getirdiği uğur böcekli pasta, sıcak ve soğuk içeceklerimiz ve tabii olmazsa olmaz diş buğdayı.

Keyifli atlatıldı velhasıl, darısı; yaklaşan ilk doğum günümüze 😉

28 January 2012
3,428 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Kızım doğmadan önce hemen hemen tüm hazırlığını yapmıştık, heyecanlı tüm anne baba adayları gibi 🙂 Bunlardan hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğunu kullanmaya başlamadan bilme şansınız olmuyor tabii. Aslında en önemli konu olan bebek arabası seçimimiz, bu yanlışlardan biriymiş meğer, kullandıkça anladık. Miniğiniz rahat etmediği zaman, hem kendini hem de sizi inanılmaz yoruyor, o yüzden başta pahalı gelerek elediğiniz modelleri hemen gözden çıkarmayın, yoksa biz ve birçok arkadaşım gibi ikinci arabayı da almak zorunda kalabilirsiniz.

Hamileyken Chicco CT.02 aldık, taşıma puseti olarak da kullanılabilen oto koltuğuyla birlikte. 9 ay kullandık ama dışarı çıkışlarımız bir çok nedenden dolayı artık işkenceye dönüşmeye başlamıştı son günlerde. Bebek puseti şeklindeki oto koltuğumuza artık sığmadığımızdan, onu değiştirmek için gittiğimiz E-Bebek’ten arabamızı da alıp çıktık 🙂

Oto koltuğumuz; dünyada koltuk deyince akla gelen ilk marka olan Recaro, modeli Young Sport 9-36 Kg. rengimiz, siyah. Bilindiği gibi Recaro, Formula 1’in resmi koltuk üreticisi. Aston Martin, Audi, BMW, Ferrari, Ford, GM, Honda, Jaguar, Lamborghini, Porsche gibi önde gelen otomobil markalarının da koltuk üreticisi, üstelik de Alman malı yani; kusursuz güvenlik anlayışına sahip.

Arabamız; Nuna , katlandığında sınıfının en küçüğü olan arabaya, öncelikle kızım sonrasında da biz bayıldık. Herhangi bir E-Bebek mağazasında test sürüşü yaptığınız an, ne demek istediğimi anlayacaksınız 😉

Her iki ürün de anne tavsiyesidir, hem de kesinlikle 😉

(İlgili tüm teknik bilgileri www.e-bebek.com sitesinden edinebilirsiniz.)

29 December 2011
3,737 görüntüleme

yazan Özlem Pehlivan

Kendin olmadan yaşamak, ne zor şey olsa gerek… Hep bir masken vardır; zamana, mekana, insana göre değişen. Aslında hep mutsuzsundur tüm yaşamını başkalarına göre kurgulamaktan ama buna rağmen vazgeçmezsin böyle yaşamaktan. Çünkü; bilmezsin başka türlüsünü, başka yol yoktur sana göre, var olduğunu bal gibi de bilirsin aslında ama zor gelir, cesaret işidir. Kendi kendine karar vermeyi, ayakta durmayı gerektirir ki; işte bu, sana göre değildir.

Kendinle başbaşa kalabildiğin tek gerçek zamanda, uykuya dalma anının hemen öncesinde çıkarırsın maskeni, çünkü rahat koyamazsın başını yastığa ama o minicik anda yüzleştiklerin öyle dehşete düşürür ki seni; hızla yerleştirirsin yerine, uyuyamazsın yoksa, gecen bitmez. Hoş, uykuların da adamakıllı değildir ya hani! Sahi; zor değil mi tüm bunlar? Kendin olmak, yüreğinle aynı dili konuşmak, yanmamak, dönmemek, huzurlu olmak çok daha kolay değil mi? Gerçi “huzur” da sadece bir kelime senin için, nasıldır, ne hissettirir yüreğe bilmezsin, adı bile geçse tahammülün yoktur, dinginliktir ya hani; sen sevmezsin…

Senin yerine ben yoruluyorum seni izlerken, benim yüzüm acıyor; senin o hiç çıkarmadığın maskelerinin bıraktığı izlerden. Hani bir dakikalığına diyorum hiç olmazsa iç yüzünü dışa çevirsen, acaba kaç kişin kalır etrafında? Bu sorunun yanıtına ve yalnızlığa dair ne çok korkun var, yapamazsın değil mi? Varsın sahte olsun, varsın arkandan ne dönerse dönsün, senin baktığın yerde hep bir maske dursun, hep senin yüzüne gülsün yeter tıpkı sen gibi, seninki gibi. Çünkü; korkuyorsun gerçeklerden. Çünkü; ne kadar acıttıklarını, acıtabileceklerini çok iyi biliyorsun.

Bu yüzden hep sürmeli, sürdür hadi durma, devam et sen maskeli balona, ne kadar çoksunuz bak; hep gülüyor yüzleriniz hepinizin ne güzel! Ama ben yokum, hiçbir zaman da olmayacağım, çağırmaktan vazgeç artık! Ayıptır bilirim, nezaketsizliktir geri çevirmek bir daveti ama keyifle işlediğim, en sevdiğim ayıplardan biri bu, emin ol…

Sevebiliyorsan böyle sev beni; maskesiz, tüm çıplaklığımla. Hadi bakalım bekliyorum, buyur; cesaretin varsa…

27 December 2011
3,248 görüntüleme
Sarı Çerçeve - Hediyelik Çerçeveli Posterler

Arama

Özlem Pehlivan

12 Ocak doğumlu, sevimli bir oğlak burcu kadını...

Okumayı çok seviyor. Günde 50-100 sayfa okumadan rahat edemiyor. Başucunda en az 3-4 kitap var. Okumayı sevdiği kadar yazmayı da seviyor, değer verdiği ve yüzünü güldürebilen herkese sürekli yazıyor...

Facebook Sayfası

Arşiv

en_USEnglish