Haaah tam da saati; yanında taze demlenmiş çay, peynir, zeytin, domates, salatalık ve biberle bu saatlerde en nefis gidendir. Evdeyseniz hemen, şu an yapıp 5 çayı faaliyetine yetiştirme şansına sahipsiniz, yok ofisteyseniz benim gibi yutkunmakla idare edeceksiniz 🙁
Hoş, saati de yoktur hani; şimdilik hayaliyle yetineni, iş çıkışı gerçeğine kavuşabilir, niyet önemli. 😉
Malzemeler:
Ekmek hamuru
sıvıyağ
çörekotu (isteğe bağlı)
Hazırlanışı:
Öncelikle en yakın fırına gidilir, evdeki kişi sayısı ve onların yeme kapasitesi hesaplanır, çıkan rakama göre ekmek hamuru alınır. Bir koşu eve gidilir, ekmek hamuru genişçe bir kaba koyulur, üzeri bez ya da kağıt havluyla kapatılır, azıcık daha mayalanmaya bırakılır.
Bu arada çay demlenir, domatesler, salatalıklar, peynirler şekil şekil kesilir, efenim zeytinler ister sade, ister soslanarak bir tabakta istiflenir. Masa kurulur, hiç eksik kalmayacak şekilde son bir kez gözden geçirilir ki; pişiler kızarır kızarmaz sofraya oturulsun, bitene dek de kalkılmasın, keyifler bozulmasın.
Geniş bir tavaya bolca sıvıyağ dökülür, ocağın altı açılır.
Hamuru elimize alacağımız her seferde elleri yağlamakta kullanmak üzere, minik bir tabağa sıvıyağ dökülür.
Hamurun şekillendirileceği alan (tezgah, tepsi, tabak v.s.) hafif yağlanır. Tüm bunları yapana kadar pofur pofur hale gelmiş olan ekmek hamurundan (küçük tabaktan eller yağlanarak) istenen büyüklükte parçalar kopartılır, yağlı zeminde parmak uçlarıyla şekillendirilir. Ucundan kaldırılır, iyice ısınmış yağa yavaşça bırakılır ve 2 çatal yardımıyla hızlı hızlı (yuvarlaklar çizecek halde) kendi etrafında 3-4 tur döndürülür. Pofidik pofidik olmasının püf noktası işte tam olarak bu kısımdır, kıyağımı unutmayın 😉
Alt kısmı kızardığında ters çevrilir, diğer kısmı da aynı şekilde kızartılır. İlla ki sıcak servis makbuldür.
Ve o koskocaman tepside tepeleme yığılmış pişileri ilk gördüğünde “aaa kim yiyecek bu kadar pişiyi?” göz açıp kapayana dek tüketilmesinden sonra da; “of ne yedik beee!” şeklindeki keyifli pişmanlık söylemleri adettendir 😀
* Yüksek ateş ve bol yağ, olmazsa olmazıdır.
** Kızartma işini hakkıyla yapacak birilerini bulursanız yaşadınız, kaşla göz arasında dağlar kadar hamuru bitirirsiniz, illa ki birilerini kandırmaya bakın. 😉
Jöle sevenler için son derece pratik, lezzetli ve hafif bir tatlı jöleli muzlu pasta. Şekli, lezzeti, iç malzemesi tam da ağızlarına layık olduğundan en çok da minik gurmelerin gözdesi. Mıncıklanmaya, parmak parmak yenmeye son derece uygun olması da cabası tabii 🙂
* Jöle sevmeyenlere de üstten jölesini sıyırıp veriverin, gıkları bile çıkmadan yiyecekleri tecrübeyle sabittir 😉
Malzemeler:
1 paket muzlu jöle (100 gr.)
4-5 muz
1 paket muzlu puding (125 gr.)
1 litre süt
1 paket kedi dili (150-200 gr.)
Hazırlanışı:
Muzlu jöleyi 2,5 su bardağı kaynamış suda karıştırarak eritin. Kelepçeli kek kalıbınız varsa işiniz çok kolay, yoksa hiç sorun değil, herhangi bir kalıbın tabanına streç film serin ve erittiğiniz jöleyi içine boşaltın.
5-10 dakika kadar soğumasını bekleyin. Halkalar halinde doğradığınız muzları aralarında boşluk kalmayacak şekilde jölenin üzerine yerleştirin. En az 1 saat buzdolabında bekleterek, jölenin donmasını sağlayın.
Pudingi 3,5 bardak sütle yeterli kıvama gelene dek pişirin.
Muzlu jölenin üzerine, muzların üstünü tamamen kapatacak şekilde pudingin yarısına yakınını yayın.
Kedi dili bisküvileri sütle ıslatarak pudingin üzerine hiç boşluk kalmayacak şekilde yerleştirin. Kalan pudingle bisküvilerin üzerini kaplayın.
En güzeli akşamdan hazırlayıp, ertesi gün servis yapana dek buzdolabında bekletmek ama 5-6 saat kadar bir zaman dilimi de yeterli olacaktır. Süre sonunda, uygun büyüklükte bir tabağa ters çevirerek servis yapın. Streç filmi çıkartmayı unutmayın 😉
Patates ve yumurta, genelde bekar ya da öğrenci evlerinin gözdesi, tıpkı makarna gibi. Ucuz, kolay bulunur, çeşidi bol, lezzetli, doyurucu. İşte bu ana malzemelerden ortaya çıkabilecek lezzetlerin en damak çatlatanı da patatesli yumurtadır bana göre. Günün her saatinde, her öğünde bayıla bayıla indirebilirim mideme, yanında bir de taze demlenmiş çay varsa kimseler dokunmasın bana. 😀
Sevmeyenine rastlamak pek mümkün değil gibi ama bilmeyeni vardır, olabilir, paylaşmak gerekir. 😉
Malzemeler:
3 patates
4 yumurta
kekik
karabiber
tuz
tereyağ
sıvıyağ
Hazırlanışı:
Küçük küpler halinde kesilmiş patatesleri sıvıyağda kızartın. Derin bir kaseye yumurtaları kırın, baharatları ekleyip çırpın. Fazla yağını süzdüğünüz patateslere tereyağ severliğinizle ölçülü olacak şekilde tereyağ ekleyin, yağ eriyene dek 1-2 kez hızlıca patatesleri çevirin.
Çırpılmış yumurtayı eşit dağılacak şekilde kızarmış patateslerin üzerine dökün. Bu aşamadan sonrası omlet yapar gibi; hiç karıştırmadan önce altını, sonra ters çevirerek üstünü pişirin.
Sonrası nam nam nammmm 😉
* Sevmiyorsanız ya da tercih etmiyorsanız, tereyağ aşamasını atlayabilirsiniz.
** Kişi sayısına göre tüm malzemeler arttırılıp eksiltilebilir, ekstra malzemelerle bambaşka boyutlara atlanabilir.
Normalde yapımı zahmetli, tutturması en zor tatlılardan biri krem karamel amaaa; her zamanki gibi “zor şeyleri yapılabilir kılmak bize mahsus” deyip, aynı lezzeti daha hızlı, daha pratik, üstelik de lezzet garantili yapıveriyoruz şipşak 🙂
Üstelik anne tarifi; şaşmaz 😉
Malzemeler:
1 yumurta (isteğe bağlı)
10 yemek kaşığı şeker
1 litre süt
3 yemek kaşığı un
Karamel İçin:
1 çay bardağı şeker
Hazırlanışı:
Karamel için ayırdığınız şeker haricindeki diğer malzemeleri çırpma teliyle sürekli karıştırarak, muhallebi kıvamına gelene dek pişirin. Kullanacağınız kaseleri ıslatın. Yeterince koyulaşan muhallebiyi ocaktan alın, kaselerin üstlerinde birer parmak boşluk kalacak şekilde paylaştırın.
Küçük bir teflon tavada karamel için ayırdığınız şekeri çok fazla yakmamaya özen göstererek karamelize edin. Ocaktan alır almaz bekletmeden kaselerin üzerine birer yemek kaşığı paylaştırın. Mümkünse bir gece, değilse en az 3-4 saat buzdolabında soğutun. Çıkarttıktan sonra düz bir tabağa ters çevirerek servis yapın.
* Yumurta opsiyonel; kullanıp kullanmamak tamamen size kalmış. Bir kez yumurtalı, bir kez yumurtasız yapıp ona göre karar vermenizi öneririm.
** Orjinalinde hissedilen yoğun yumurta kokusu ve tadını sevmediğimden, benim tercihim her zaman bu pratik olanından ve hatta onun da sıfır yumurtayla yapılanından yana 😉
Börek dediğin, ıspanaklı olsun da nasıl olursa olsun değil mi? 😀 Ne güzel sebzedir şu ıspanak yahu, her şeyi sevilerek yenir. İçinde demiri vardı, yoktu, yararlıydı, değildi gibi bilimsel yaklaşımlarla hiiiç işim olmaz. Lezzetli mi, gözümü de gönlümü de doyuruyor mu ona bakarım, gerisi lafügüzaf 😉
Malzemeler:
5 yufka
500 gr.ıspanak
250 gr.kıyma
1 iri soğan
tuz, karabiber
Sos İçin:
3 yumurta
5 yemek kaşığı yoğurt
1 çay bardağı süt
1/2 çay bardağı sıvıyağ
1/2 çay bardağı su
Hazırlanışı:
Az sıvıyağ eklediğiniz tavada soğanları kavurmaya başlayın. Renkleri dönmeye başladığında kıymayı ekleyin, suyunu salıp, tekrar çekene dek kavurun. İri iri doğradığınız ıspanağı ekledikten sonra, 2-3 tur karıştırıp, ıspanakların fazla pişmesine izin vermeden ocaktan alın. Damak tadınıza göre tuz, karabiber ve istediğiniz baharatlarla tatlandırın.
İç harcın ılıklaşmasını beklerken sosu hazırlayın. Yumurtaları kırıp çırpın ve sırasıyla yoğurt, süt, yağ ve suyu karıştırarak ekleyin.
Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine ilk yufkayı yerleştirin. Dışarı sarkan kısımları ortaya doğru büzerek içeri alın, her tarafının eşit yükseklikte olmasını sağlayacak şekilde rastgele büzüştürün.
Hazırladığınız sostan her yerini ıslatacak şekilde sürün. 2. ve 3. katlarda da aynı işlemi tekrarlayın. Yeni koyduğunuz her katta, sosu sürmeden önce ellerinizle hafif bastırın.
3.yufkayı da sosladıktan sonra iç harcını yayın. Kalan 2 yufkayı da aynı şekilde sırayla soslayarak harcın üstünü kapatın. En üste kalan sosun tamamını dökün.
Önceden ısıtılmış 170 derece fırında kızarana dek pişirin.
“Yeme de yanında yat” tabirinin kaba dille ‘cuk oturduğu’ lezzettir kendileri. Söze aldanıp, yemeden yanında yatmak görülmediği gibi akıl karı da değildir ama sonrasında yanında yatacağınız kişiyi illa ki hesaba katmanız gerekir. Malum pastırma; gelin etmişler kırk gün kokusu çıkmamış 😀 (Sarımsak mıydı yoksa o :D)
* Fotoğraftakiler; Nisacığımın bu yılın iftar davetimde hazırlayıp getirdikleri, yine yeniden ellerine sağlık canım benim 😉
Malzemeler:
6 yufka
300 gr.pastırma
400 gr.rendelenmiş kaşar
2 iri domates
2 çarliston biber
sıvı yağ
Hazırlanışı:
Çemenlerini ayıkladığınız pastırmaları ve biberleri olabildiğince ince, kabuğu soyulmuş domatesleri küp küp dilimleyin. Rendelenmiş kaşar peynirini ekleyip, ezmeden karıştırın.
Yufkaları üçgen olacak şekilde dörde bölün. Uzun kenarına iç malzemeden koyun, kenarlarını içe doğru kıvırıp, sigara böreği şeklinde -daha gevşek ve daha kalın olmalı- sarın. Açılmaması için uçlarını suyla ıslatarak yapıştırın. Tüm üçgenleri bu yöntemle hazırlayın.
İyice ısıtılmış sıvıyağda, arkalı önlü kızartın. Tavadan aldığınız börekleri bir süre kağıt havluda bekletmek ve sıcak tüketmek önerimdir, yabana atmayın 😉
* “Pastırma, kaşar ve yağ buluşması çok ağır gelir” diyene; üstlerine yumurta sarısı sürerek veya önce yumurtaya sonra galeta ununa bulayarak, fırında da son derece lezzetli börekler yapmak mümkün.
** Yağda yaparken de önce yumurtaya sonra galeta ununa bulayarak kızartılabilir ama içeriği zaten ağır olan bu böreğe eklenen yumurta, daha da ağırlaştırdığından ben tercih etmiyorum.
*** “Pastırma yerine sucuk, salam v.s. koyabilir miyim?” diye aklınızdan bile geçirmeyin, paçanga olmaz o 🙂
Efenim, “nerelerdesin, tarifler niye gelmiyor?” diye merak edip soran olmasa da, gizliden takip eden o minik grubumdaki her bir üyeyi bilgilendirmek kendime yarar zihniyetiyle; “tatildeydim şekerim” diyor, ardından da adı standart, yapılışı her zamanki gibi yine şahsıma münhasır, olmazsa olmaz favorilerimden biriyle devam ediyorum kaldığım yerden.
Hoşbuldum 🙂
* “Bildiğin patates püresi işte!” dediğini duyar gibi oluyorum; o bildiğinden değil işte bu, bir kez yap, ye, yedir, sonrasında namın yürüsün, demedi deme 😉
Malzemeler:
5 orta boy patates
750 ml.süt
2 yemek kaşığı tereyağ
1 tatlı kaşığı tuz
Hazırlanışı:
Patatesleri soyup, iri parçalar halinde doğrayın. Üzerlerini hafif geçecek kadar süt ekleyin. Tuz ve tereyağ küplerini de ekleyip, pişirmeye başlayın. Dibinin tutmaması için arada karıştırarak, patatesler iyice yumuşayana, ezilecek kıvama gelene dek pişirin.
Bu aşamada minik not; tereyağı ve tuzu ben göz kararı koyuyorum, yaklaşık ölçü yazdım, arttırıp eksiltebilirsiniz. Ayrıca, eklediğiniz süt, patatesin cinsine göre pişmesine yetmeyebilir, bazı zamanlarda 1 litre eklediğim bile oluyor benim, kontrollü pişirmenizde yarar var.
Yeterli kıvama geldiğinde ocaktan alın, blender yardımıyla ezin. Serviste kullanacağınız kap, şekillendirme, süsleme tamamen tarzınıza kalmış 😉
Arama
Özlem Pehlivan
12 Ocak doğumlu, sevimli bir oğlak burcu kadını...
Okumayı çok seviyor. Günde 50-100 sayfa okumadan rahat edemiyor. Başucunda en az 3-4 kitap var. Okumayı sevdiği kadar yazmayı da seviyor, değer verdiği ve yüzünü güldürebilen herkese sürekli yazıyor...
Facebook Sayfası
Kategoriler
- Blog 89
- Boutique Cakes 36
- Recipes 135
- Atıştırma 68
- Balık 5
- Börek 12
- Çorba 2
- Et & Tavuk 20
- Hamur İşi 25
- İçecek 1
- Kahvaltı 27
- Kek & Kurabiye 17
- Kısa Kısa & Püf 1
- Makarna & Pilav 9
- Reçel & Turşu & Zeytin & Sos 10
- Salata & Meze 20
- Sebze 19
- Tatlı 25
- Yöresel & Dönemsel 12
- Zeytinyağlı 10