Pastalar, kurabiyeler, siparişler, iş, ev, koşuşturmacalar derken, epeydir tarif eklememişim, farkettim. Özür baabında tatlı tatlı meşhuuur havuç toplarını paylaşayım istedim. Epeydir beklemedeymiş efenim kendisi arşivde, o da gün yüzü görsün, yapıp yiyenler de. 😉
Malzemeler:
3 su bardağı rendelenmiş havuç (yaklaşık 1 kg o da yaklaşık 6-7 adet)
1 su bardağı şeker
1 kahve fincanı su
15-20 adet petibör bisküvi
1/2 su bardağı ceviz veya fındık (isteğe bağlı)
hindistan cevizi
Hazırlanışı:
Rendelenmiş havucu, şeker ve suyla birlikte iyice suyunu çekene kadar pişirin. Ilıklaşana dek oda ısısında veya 5-10 dakika buzdolabında dinlendirin. Ezilmiş bisküvileri ekleyin. (İlk etapta 15 tanesini, havucun kendini toplamasına yetmezse şayet, kalanları ekleyin.) Ceviz veya fındık kullanmak isterseniz onu da ilave edin, iyice karıştırın.
Misket büyüklüğünde toplar yapın, hindistan cevizinde yuvarlayın. Buzdolabında soğutun ve tataaa dünyanın en kolay, en lezzetli ve en masum (bana göre 🙂 ) toptopları hazıııır. 😀 Hadi lüpletin, afiyet olsun 😉
Ciciannesi yapmış kızıma, “siz de tadarsınız” dedi ama durum tam tersi oldu; kızım tattı, biz bitirdik 🙂 Sevgili sevgilim aralıksız söylediği “çok güzel olmuş bu yaaa” cümlesini şapırtılarıyla birleştirdikçe, “benim aklıma nasıl olur da gelmez bugüne kadar bunu yapmak?” şeklinde oluşan şaşkınlık evremi üzerimden atıp, görüntüsüne, lezzetine bayıldığımı söylemem gerek.
Ellerine sağlık Nazoşuuum 😉 🙂
Malzemeler:
Çikolatalı Mısır Gevreği Topları
Bitter çikolata
Hazırlanışı:
Ölçü yok, sınırı siz belirleyin, belirleyebilirseniz tabii 🙂
Çikolatayı benmari usulü eritin. Mısır gevreği toplarını içine atın, karıştırın. Kaşık yardımıyla yağlı kağıt üzerine çıkartın. İstediğiniz gibi şekillendirin. Şekillerini sabitlemek için dolapta bekletin.
Yeterli soğukluğa eriştiğinde dolaptan çıkartmanız gerekecek servis için ya işte en zor kısım bu; iradenize hakim olmanız, en küçük parçayı almanız, mutfaktan olabildiğince uzak bir noktada tüketmeniz ve ikincisini almak için yerinizden kalkmadan bir süre beklemeniz için sizi uyarmak zorundayım.
Şayet o ikinci parçayı da almışsanız, “biri beni durdursun” sürecine gireceksiniz, demedi demeyin 🙂
Devşirilen gömlek yakaları geldi aklıma şimdi, sebepsizce. Köşedeki bakkalın ucundan elinde filesiyle evine dönen babalar bir de… Benim, o köşeden dönen bir babamın olmaması değiştirmezdi, oynanan oyunun bitirilip eve gidilme vaktinin geldiğini. Ben, hiç o cümleyle çağırılmamış olsam da, ne kadar etkili olduğunu bilirdim çocuk dünyasında “baban geldi, çabuk eve!” diye seslenen annenin aceleciliğini. Böyle zamanlarda hep, bir gün o akşamüstü telaşının bizim eve de uğramasını beklerdim umutla. “Baban ölmemişti aslında, bizi terkedip gittiği için yalan söyledik sana, işte şu köşedeki amca baban senin” diye ölümün acısına yeğ tutulabilecek cümleler hayal ederdim hep o küçücük dünyamda. Ama o sahne, izlediğim Türk filmlerinden öte gidemedi hiçbir zaman ve hiçbir akşamüstü uğramadı bizim sokağa… Oturduğum taşın üzerinden, oyundan geriye kalan tek şey olarak gıptayla bakardım, topunu, bebeğini alıp “babalı” evlerine giden arkadaşlarımın arkasından. Topum da yoktu, bebeğim de ama en çok babamın yokluğu koyardı. Çoğu akşam sırf bu yüzden, gidip uyurdum hemen, ertesi akşamüstünün sabahına, yeni bir umuda hemen uyanabilmek için. Çorba sevmem, hiç kimse anlamaz, bilmez niye sevmediğimi. Yitirdiği kocasının ardından hemen her gece, onun en sevdiği şeyi, en sevdiği şekliyle servis yaptığı sofrasına oturmazdım, oturamazdım annemin. Yuvarlak, küçük tepsinin içine doğranan bayat ekmeklerin üstüne bolca boca edilen sıcacık tarhanalara uzak durdum hep, boğazıma dizilmesin diye lokmalar, kaşığımı daldırmadım hiç o tepsiye. Bunca yıldır hala babam kokar tarhanalar, yiyemem, hiç kimseye hiçbirşey diyemem, sızlayan burnumu gizler, “sevmem ben çorba” der, yutkunur geçerim. “Bir tek çorba değil ki, çok yemek seçer mıymıntı” diye kızanları da sadece gülümseyerek yanıtlamam, hepsinin bir yarası olduğunu bir tek benim bilmemdendir…
Şimdi akşamüstü yine, hala sokaklarda oynayan çocuklar ve onların ellerinde artık fileyle olmasa bile poşetle dönen babaları akşam habercisi belleyen anneler, hala tarhananın öyle yendiği evler var mıdır bilemem ama benim hala umudum var 😉
Ses Klibi: Bu ses klibini oynatabilmek için Adobe Flash Player (Version 9 veya üzeri) gereklidir. Güncel versionu indirmek için buraya tıkla Ayrıca tarayıcında JavaScript açık olmalıdır.
Arama
Özlem Pehlivan
12 Ocak doğumlu, sevimli bir oğlak burcu kadını...
Okumayı çok seviyor. Günde 50-100 sayfa okumadan rahat edemiyor. Başucunda en az 3-4 kitap var. Okumayı sevdiği kadar yazmayı da seviyor, değer verdiği ve yüzünü güldürebilen herkese sürekli yazıyor...
Facebook Sayfası
Kategoriler
- Blog 89
- Butik Pastalar 36
- Tarifler 135
- Atıştırma 68
- Balık 5
- Börek 12
- Çorba 2
- Et & Tavuk 20
- Hamur İşi 25
- İçecek 1
- Kahvaltı 27
- Kek & Kurabiye 17
- Kısa Kısa & Püf 1
- Makarna & Pilav 9
- Reçel & Turşu & Zeytin & Sos 10
- Salata & Meze 20
- Sebze 19
- Tatlı 25
- Yöresel & Dönemsel 12
- Zeytinyağlı 10