Çıkış yeri belli değil; Rumeli, Arnavut ya da başka başka Balkan ülkeleri tarafından, göç edenlerin getirdiği rivayet ediliyor. Yapılışı, üstüne ya da içine eklenen malzemeler de tüm tariflerde farklı. Sonuç itibariyle; aktarabileceğim tarihi bir hikayesi yok paçanın, bendeki yakın tarihine kaldınız yani el mecbur. 🙂
Anacığımdan (eşimin annesi) öğreneli 5 sene olmuş, ne duymuşluğum ne de görmüşlüğüm vardı daha evvelden. Oğullarını henüz evlendirmediği dönemlerde, her Ramazan’da iftar sofrasında mutlaka olurmuş. Günlük yapar, evinin erlerini onsuz sofraya oturtmaz, sevdicekleri ekmeklerini bandıra bandıra silip süpürürlerken de mutlu mesut izlermiş oturduğu yerden. Hala ne zaman iftarı onun evinde yapsak, keyifle masanın en orta yerine koyar, oğulları için sevgiyle yaptığı paça tabağını.
En başta dediğim gibi başka başka çeşitleri olabilir, sizin bildiğinize uymayabilir, sonuçta bu annemin tarifi ve fotoğraftaki tabak bu yılın ‘anne iftar sofrası’ndan, ellerine sağlık cancağızım 😉
Malzemeler:
2 yumurta
4 yemek kaşığı yoğurt
1 yemek kaşığı sirke
3-4 diş sarımsak
2 su bardağı su
4 yemek kaşığı un
1 tatlı kaşığı tuz
Sos için:
1 yemek kaşığı tereyağ
1 yemek kaşığı salça
Hazırlanışı:
Yumurtaları yoğurtla birlikte çırpın. Sarımsakları ezin. Su hariç tüm malzemeyi karıştırın. Suyu azar azar ilave ederek, kıvamını hafif açana dek bir kaç tur karıştırın.
Kısık ateşte, sürekli karıştırarak boza kıvamına gelene dek pişirin.
Ateşten aldıktan sonra, erittiğiniz tereyağında kavurarak hazırladığınız salçalı sosu üzerine dökün, sıcak servis yapın.
* Su miktarı az gelirse, pişirme esnasında azar azar eklenebilir.
“Patlıcan her yerde, her şekilde güzeldir zaten ama hem közlenmiş hem de yufkayla buluşmuş hali sizi dehşete düşürecek” diyecek kadar iddialıyım. Hemen şimdi, şu an bunu size ispatlayabilirim şöyle ki; bir zahmet 1 kavanoz közlenmiş patlıcan ve yufka alıverin en yakın marketten, diğer malzemeler nasılsa vardır evde, 5 dakikadan fazla zamanınızı da almayacak zaten, yapın ve lezzetinden başınızı kaldırabilirseniz bana yazın 😉
Malzemeler:
2 yumurta
1,5 su bardağı süt
1 çay bardağı sıvıyağ
2 yufka
1 kavanoz Közlenmiş Patlıcan
4-5 yemek kaşığı beyaz peynir
kaşar peynir
Hazırlanışı:
Yumurta, süt ve yağı çırpın. Yufkaları gelişigüzel parçalara ayırın, sıvı karışımın üzerine ekleyip karıştırın. Olabildiğince ince kestiğiniz közlenmiş patlıcanları ve ezilmiş beyaz peynirleri de ilave edin, iyice karıştırın.
Pişirme kabınızı -büyük dikdörtgen ya da büyük kare Borcam uygundur- yağlayın, karışımı içine boşaltın. Üzerini kaşar peynir rendesiyle kaplayın. Önceden ısıtılmış 175 derece fırında kızarana dek pişirin.
* Patlıcanı kendiniz közlemek isterseniz, 6 tane kadar yeterli olur sanırım.
Bazı alışkanlıkların kullanılmaya kullanılmaya kaybolmaları ne fena. Hoşaf, şerbet, komposto nasıl güzel geleneklermiş, doğal yollardan hazmı kolaylaştıran, yanındaki yemeğe eşlik ederken her kaşıkta, yudumda o yemeğin de hakkını verdiren. Şimdilerde maalesef sadece Ramazan’a mahsuslarmış gibi, minnacık bir zaman dilimine sıkıştırır olduk, tarihin her sofrasının yıllanmış konuklarını. Yerlerini gönülsüzce asitli içeceklere bıraktılar çoktan, bir çok çocuk ne olduğunu bile bilmeden büyüyor ve bizler aktarmadıkça çok değil bir kaç nesil sonra tamamen unutulacaklar ne yazık ki.
Üzülmek fayda etmez, yapmak, yemek, yedirmek gerek diyerek başlayalım; hoşaf= hoş-ab yani; güzel su kelime anlamı. Sıkça kompostoyla karıştırıldığını düşünerek ayrımını da yapalım hemen; kuru meyvelerle yapılanı hoşaf, tazesiyle yapılanı kompostodur efenim. Sonradan dilimize giren komposto adı da; karıştırmak, birleştirmek kelime anlamına karşılık ‘kompoz’ kökünden gelir.
Sofralarda edindiği yerler kadar deyimlerde de sıkça rastlanır kendisine;
“Eşek hoşaftan ne anlar, suyunu içer danesi kalır!”
“Hoşaf gibi”
“Hoşafın yağı kesilmek” gibi…
İlki; bilgisiz, görgüsüz, ince, güzel şeylerin zevkine varamaz, değerini ölçemez, kadir kıymet bilmez insanlar için kullanılır. O caanım hoşafın içindeki danenin kıymetini anlayamayanlara da sıkı hoşafçılar tarafından keyifle telaffuz edilir. 😀
İkincisi malum; aşırı yorgunluk ifadesidir.
Sonuncusu; söyleyecek söz, verecek karşılık veya yapacak bir şey bulamayacak bir duruma düşme, utanma durumlarında dillendirilir.Nereden çıkmış sorularına cevaben şöyle de bir rivayeti var: Genellikle yanyana yenen pilav ve hoşaf, herkesin ayrı tabağının olmadığı zamanlarda ortak kullanılacak kocaman birer tabakla sofraya konur, ve yanlarında herkese ikişer tane kaşık verilirmiş, ikisi ayrı ayrı kaşıklarla yensin diye. Görgüsü azıcık kıt olanlar ya da bu adeti bilirken dalgınlıkla ikisini aynı kaşıkla yiyenler, pilavın yağını hoşafa bulaştırır ve üstünün yağlı yağlı görünmesine neden olurlarmış. Bu durum sofra adabına göre ayıp kabul edilir, sebep olan da durumun kendi ayıbını ortaya çıkardığını düşünüp utanır, mahcup olurmuş.
Her 3 durumun da uzağında kalmayı dilerken ve hazır Ramazan tam da sıcaklara denk gelmişken fırsatı değerlendirmek gerek bolca 😉
Malzemeler:
1,5 çay bardağı kuru üzüm
1,5 su bardağı kuru kayısı
1,5 su bardağı şeker
1,5 litre su
badem
Hazırlanışı:
Yıkadıktan sonra ikiye veya dörde böldüğünüz kayısıları bir kaba, üzümleri başka bir kaba koyun, üstlerini epey geçecek kadar suyla ıslatın. 2-3 saat kadar bekletin. Hiç ıslatmadan, bekletmeden de yapabilirsiniz elbette ama bulanık olmasın, duru, berrak olsun, meyveler tane tane salınsınlar içinde derseniz, kesinlikle suda bekletmenizi öneririm.
Bekleme süresi sonunda içinde bulundukları suyu süzün ve kayısıya gerek yok ama üzümü elinizle karıştırarak birkaç tur daha yıkayın.
Şeker ve suyu bir tencerede şeker iyice eriyene dek kaynatın. Kayısı ve üzümü ekleyin, 15-20 dakika daha kısık ateşte kaynatın. Bu süre sonunda her ikisi de şişmiş, yumuşamış ve yenebilecek kıvama gelmiş olacaklardır. Meyvelerle kaynama aşamasında şekerini kontrol edin, damak tadınıza göre ayarlayın. Yazdığım ölçü bana yetmiyor mesela, tadı tam hoşaf gibi olsun istiyoruz, öyle seviyoruz biz, arttırıp eksiltmek tercihinize kalmış yani.
Süre sonunda ocaktan alın, oda sıcaklığına gelene kadar bekletip buzdolabına kaldırın. Servis öncesi üzerine bütün veya ikiye bölünmüş badem serpiştirin ve olabildiğince soğuk servis yapın.
“Yalancı Profiterol” aslında tatlının asıl adı ama ilk yediğim günden bu yana, ne dilim döner yalancı demeye, ne elim gider adının başına eklemeye, ne de yüreğime siner bu yakışmayan kelime.
Sen bakma onlara, gerçeğini kat be kat geçebilen lezzetine ‘yalancı’ diyenlerin ayıbı o, boşver; yalanını yerim ben senin yahu 😉
Malzemeler:
1 litre süt
1,5 su bardağı un
1,5 su bardağı şeker
65 gr.tereyağ
1 paket vanilya
1 paket Krem Şanti (Sade)
1 paket Etimek (Tuzsuz)
1 paket Bitter Çikolatalı Sos
3,5 çay bardağı süt
Hazırlanışı:
Etimekleri 4-5 iri parçaya bölün, kupların her birine eşit miktarda yerleştirin. Elinizde kup yoksa hiç sorun değil; büyük kare veya büyük yuvarlak Borcam ebatı bu iş için en uygun olanlar ki; o şekilde bütün olarak yapıldığında da nefis görünüyor.
Sonrasında süt, un, şeker, tereyağ ve vanilyayı pişirme kabınıza alın, kaynayana dek sürekli, sonrasında arada bir karıştırarak muhallebi kıvamına gelene dek pişirin. Ateşten alın, krem şantiyi (çoklu karton kutuların içinden çıkan 75 gr.lık paketlerden bir tanesi kullanılacak) toz halinde ekleyip, mikserle yüksek devirde çırpın. Soğumasına izin vermeden etimeklerin üzerine dökün, iyice karıştırın. İlk sıcaklığı çıktıktan sonra buzdolabına kaldırıp, iyice soğutun.
3,5 çay bardağı sütü bir kaba alın, Bitter Çikolata Sosunu üzerine ekleyin, koyulaşana dek pişirin. Sıcakken, iyice soğuyan muhallebinin üzerine yayın. Oda sıcaklığına geldikten sonra tekrar buzdolabına kaldırın.
Yeterince soğuduğundan emin olduğunuzda olduğu gibi ya da çeşitli malzemelerle -fındık, ceviz, toz fıstık gibi- süsleyerek servis yapmak tamamen tercihinize bağlı.
Ama benim tercihim ve her daim uyguladığım şudur ki; “tadını, damağımdan beynime hissedeyim” düşüncesini o minik beyin kıvrımlarınıza yerleştirin ve hiçbirşey eklemeden çalakaşık dalın. Kaşık her ağıza ulaştığında gözlerin kapalı olması, tavan noktası yaratır, demedi demeyin. 😀
* İlk Nazoşumun ellerinden yemiştim bu tatlıyı hem de en ihtiyacım olduğu bir zamanda, ondan öğrendim; kaç yıl sonra bir kez daha eline, koluna sağlık canım benim 😉
İlk kim akıl etmiş, nasıl yapmış, içeriği şimdilerdeki kadar zengin miymiş hiç bir fikrim yok tostun tarihçesiyle ilgili. Tek bildiğim; zaman, mekan farketmez hiç affetmem, yer geçerim. 😀
Koşullar farketmez dedim ama, içeriği konusunda seçici ve ısrarcıyımdır. Eeeen en sevdiğim içerik de budur kendimi bildim bileli, bilenlere lafımız yok, bilmeyenlere yardımım şöyle ;
Malzemeler:
ekmek veya Ramazan pidesi veya bazlama (mümkünse bayat)
sucuk
kaşar peynir
domates
yeşil biber
domates salçası
tereyağ
Hazırlanışı:
Hemen herkesin bildiğini henüz bilmeyenlerdensen sorun yok, yapman gereken son derece basit; ekmeği kopartmadan içini aç, her iki tarafına da salça sür, her biri dilimlenmiş sucuk, kaşar, domates, biber diz, kapat, dış kısmına tereyağ sür veee tostep 😀
afiyet olsuuuun 😉
* Şu sıralar hemen her gün revaçta yine bizim evde, malum Ramazan ve sahurda en iyi giden şey tost; hele ki yanında bir de hoşaf varsa of of of 😀
Efendiiim, Ramazan ayı malum; sürekli yeme içme derdindeyiz hepimiz, davetlere gidiyoruz, davetler veriyoruz diğer aylardan daha sık. Şayet oruçluysanız, kendinizi doyuramayacak gibi oluyorsunuz da hani, herşeyi fazladan fazladan alıyorsunuz ya; işte bu durumdan en çok zarar gören, en çok heba olanlardan birini, caanım pideleri değerlendirme vaktidir şimdi, eee devir tasarruf devri. 😉
Malzemeler:
1 Ramazan pidesi
2 iri domates
2 yeşil biber
100 gr.pastırma
150 gr.kaşar peyniri
tereyağ
Hazırlanışı:
Benim gibi bayatlamış pideyi değerlendirecekseniz; pideyi musluğun altında iyice ıslattıktan sonra pişirme kabınıza alın. Domatesleri -kabuğunu soymadan- yarım ay şeklinde doğrayın, pidenin üzerine her yerini kaplayacak şekilde yerleştirin.
Yeşil biberleri verev kesin, domateslerin üzerine yayın. Çemenleri ayıklanmış pastırmaları dilimler halinde biberlerin üzerine dizin. Küp kestiğiniz kaşar peynirini en üste ekledikten sonra, önceden ısıtılmış 180 derece fırında peynir eriyene dek pişirin.
Fırından çıkar çıkmaz doğranmış tereyağ parçalarını serpiştirin ve kesinlikle sıcak servis yapın.
* Benim pidem yuvarlaktı, uzunumsu pidelerde görüntüsü katmerleniyor aklınızda olsun 😉
Kaşla göz arasında yapılıverip, aynı hızda tüketilen, acil tatlı krizlerinde, ‘eyvah misafir geliyor!’ durumlarında kurtarıcı, gecenin bir yarısı “pastaaa” diye tutturan ufaklıkları susturmada usta, çocukluk anıları hatırlatıcı, cinsiyet gözetmeksizin hemen her elin en azından bir kez olsun yapımına bulaştığı, pratik, lezzetli, vazgeçilmez ve her seferinde hikmetinden parmak yalatan tat; ne diyeyim, büyüksün! 😀
Malzemeler:
1 paket Petit Beurre Klasik
1 paket Petit Beurre Kakaolu
2 paket kakaolu puding
1,5 litre süt
1,5 su bardağı iri kırılmış ceviz
Hazırlanışı:
Toz pudingi sütle pişirerek hazırlayın. Ocaktan alın, soğumasına izin vermeden maşa yardımıyla bisküvileri tek tek pudinge batırıp kabınıza dizin. İlk sıra bittiğinde üstünü kapatacak kadar puding yayın ve hiç hızınızı yitirmeden diğer sıraya geçin.
Her kata aynı işlemi tekrarlayın, 1 kat klasik, 1 kat kakaolu bisküvi kullanarak toplamda 4 kat olacak şekilde, bisküviler bitene dek devam edin.
Kalan pudingin tamamını üstüne ve yanlarına yayın, düzeltin. Oda sıcaklığına geldikten sonra cevizle süsleyip, buzdolabında iyice soğuttuktan sonra servis yapın.
* Süsleme kısmında hindistan cevizi, renkli pasta süsleri, fındık, antep fıstığı,kakao, çikolatalı sos gibi farklı seçenekler mevcut 😉
Arama
Özlem Pehlivan
12 Ocak doğumlu, sevimli bir oğlak burcu kadını...
Okumayı çok seviyor. Günde 50-100 sayfa okumadan rahat edemiyor. Başucunda en az 3-4 kitap var. Okumayı sevdiği kadar yazmayı da seviyor, değer verdiği ve yüzünü güldürebilen herkese sürekli yazıyor...
Facebook Sayfası
Kategoriler
- Blog 89
- Butik Pastalar 36
- Tarifler 135
- Atıştırma 68
- Balık 5
- Börek 12
- Çorba 2
- Et & Tavuk 20
- Hamur İşi 25
- İçecek 1
- Kahvaltı 27
- Kek & Kurabiye 17
- Kısa Kısa & Püf 1
- Makarna & Pilav 9
- Reçel & Turşu & Zeytin & Sos 10
- Salata & Meze 20
- Sebze 19
- Tatlı 25
- Yöresel & Dönemsel 12
- Zeytinyağlı 10